Dikkat ve himmeti, çalışma ve gayreti gösteriniz, kalemleri âdî bir vasıta, yazanları bir göz boyacı, yazıları iyi-kötü, faydalı-zararlı, hak-bâtıl, herkesin her yerde kullanabileceği bir oyuncak sanmayınız. Onların her birinde Allah'ın Rabbânî bir nazarı, müstesna bir lütfu, bedî ve şâmil bir rahmeti vardır.
" İlk hat meşkini ağabeyi Elmalılı Hamdi Efendi'den alan, bütün ömrünü hat sa­natına vakfeden, Kalem Güzeli adlı eseriyle dilimizde hat sanatının fel­sefesini yapan tek müellif sayılan, Hak Dini Kur'an Dili'ni baştan sona kendi hattıyla kaleme alan Mahmud Bedreddin Yazır, Hamdi Efendi'nin yazıp kız kardeşine hediye ettiği bir mini bilyeyi görünce heyecanlanmış ve yeğeni Fatma Paksüt'e şöyle demiştir: 'Ağabeyimin çok ince bir kamış kalemle, çok küçük harflerle yazdığı bu yazının en büyük özelliği, büyüteç altında güzelliğinden hiçbir şey yitirmemesi, büyüteç altında da onda en küçük bir hata görülmemesidir. Ne ben böyle bir yazı yazabilirim, ne bir başkasının yazabileceğini düşünebilirim. "
Sayfa 23
Reklam
Gerçi, güzeli sevmeyen, sevilecek güzeli bilmeyen, bilip de aramayan, arayıp da bulamayan ve hep sevdiğine güzel diyen kimselere karşı söylenecek hiçbir söz yoktur.
Sanat ve ilim namına acı ve o kadar da acıklı olan bu vaziyet karşısında, bir de Kant'ın "Güzeldir hükmü küllî ve kablidir. Yani hislerden önce ve herkese şamildir." sözü düşünülürse, güzel yazının hakîkî muhatabı herkes değil, fıtrî temizliğini kaybetmemiş, zevk ve idrâki bozulmamış, zedelenmemiş selim kimseler ve böyle bir topluluk olmak lâzım gelir gibi görünür. Bu, yaratılış itibariyle yanlış olmamakla beraber, yazı güzelliği, fıtrî temizliğini bozmuş olanlara da kayıplarını yavaş yavaş buldurmaya rehberlik eden Rabbânî bir mürebbîdir.
Sayfa 30
Elmalılı Hamdi Efendi (1878-1942) daha ziyâde tefsir sahibi oluşuyla tanınmıştır. Ancak onun, gençliğinde hat sanatına merak sararak, Bakkal Arif Efendi'den (1830-1909) sülüs-nesih, Sâmi Efendi'den (1838-1912) ta'lik ve celî sülüs yazı nevilerini öğrendiği, devrinin en büyük bu iki hat üstadından icâzet aldığı, pek duyulmamış olsa gerektir.
Sayfa 21
Reklam
Yazı
Yazı; dilin eli, elin dilidir. Kafanın mîzânı, gönlün tercümanı, irâdenin ölçüsü, ruhun aynasıdır. Cesette ruha benzer. Akıllara elçi, ma'rifetlere silâh, ilimlere hüccet, medeniyetlere senettir. Sînesinde sırlar saklayan, çehresinde göz ve gönül sürûru taşıyan, mesafeleri düren, devirleri ânlara sokan, geçmişi geleceğe bağlayan sihirli bir bedîa, Rabbânî bir hârikadır. (Mahmud Bedreddin Yazır, Kalem Güzeli)
KALB VE İRCÂ KANUNU
Kalb, birlikten çokluğa geçmek, ircâ çokluktan birliğe dönmek, şeklinde ifâde olunabilirse de, kalbde ve ircâ’da birlikten diğer bir birliğe, çokluktan diğer bir çokluğa intikalin de bulunabileceği unutulmamalıdır.
Sayfa 19
Kalem güzeli de bedîî zevkleri körleşmiş, tatminde yolunu şaşırmış ince ruhlara , hiçbir san’at eserinde bulunmayan bedî ve tabiat-üstü bir zevk içinde bir taraftan ilme hizmet ederken, bir yandan da ilim ve tekniğin, diğer san’atların giremediği, girip de yakalayamadığı iç âlemimizin derinliklerine hâs ve sehhâr bir zevk tesiriyle nüfûz ede ede ilmin yolunu açar ve rölünü tamamlar. Bundan dolayı böyle bir yazıyı sırf süsleme veya fantazi, zarafet kelimeleriyle tasvîre çalışmak, doğuşunu bu gibi sebeplere dayamak yalnız kaba olmakla kalmaz, yersiz ve uygunsuz da olur.
Sayfa 19
49 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.