Dramın başkahramanı Jean Valjean. Sadece bir ekmek çaldığı için senelerce kürek mahkumu cezasına çarptırılan bir adam. Hapishaneden kaçarak Başpiskopos'un yanına sığınır, hayatı boyunca ilk kez insan yerine konur. Zamanla zenginleşerek herkesin iyi kalpli, yardımsever M. Madeliene Baba'sına dönüşür. Polis memuru Javer ve geçmişi onun peşini bırakmaz. Acaba kürek mahkumu olduğu ortaya çıkacak mı? Okuyup görelim (Cilt 1)
.
.
Uzun bir yolculuğun sonuna gelmiş gibi hissediyorum. Uzun soluklu romanlardan sonra böyle hissetmem normal sanırım. Aramızda duygusal bir bağ oluşuyor. Özellikle Jean Valijean gibi güçlü bir karakterle tanıştıktan sonra.
Kitabın 2. cildi biraz durağan başladı ve aralarda tarihi bilgiler vermesi benim adıma sıkıcı oldu. Yaz aylarında tarih içerikli ya da bilgi verici kitaplar sıkıyor açıkçası.
2. Ciltte karakterler yine hiç olmayacak yer ve zamanda karşılaştı. Birinci cildin sonlarında Marius, Cosette'nin parka gelip gitmesini izliyordu ve derin aşk beslemeye başlamıştı. 2. ciltte onu bulmak için elinden geleni yapıyor. Bu arada Marius, eski Hancı Thenardier ailesi ile tanışıyor. Artık bütün geçmiş yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor.
Jean Valjean bir kürek mahkumu, kaçaktı ama o birçok insandan daha da insandı. Merhameti, hoşgörüsü, yaşama sevinci, Cosette'ye duyduğu sevgi beni çok etkiledi. Dizii ya da filmini en yakın zamanda izlemek istiyorum. Jean Valjean... Senin o koca yüreğini asla unutmayacağım