Tek gerçek seyahat, İuventus'un sularına tek gerçek dalış, yeni yerlere gitmek değil, başka gözlere sahip olmak, dünyayı bir başkasının, yüzlerce başka kişinin gözleriyle görmek, her birinin gördüğü, her birinin içerdiği yüzlerce dünyayı görmektir.
Arren, gökyüzünün önündeki meyve bahçelerinin kömürleşmiş ağaçlarına ve adanın kara yıkıntısına baktı; yüzünde katı bir ifade vardı. "Ağaçların günahı neymiş?" dedi. "Kendi suçları yüzünden otları cezalandırmak zorunda mıydılar? İnsanlar çok vahşi, başka insanlarla bir alıp veremedikleri var diye toprakları ateşe vermiş olmalılar."
Mesafe denilen şey, uzayın zamana oranından başka bir şey değildir ve zamanla birlikte değişir. Bir yere gitmenin zorluğunu bu zorluk azaldığı anda geçerliliğini kaybeden bir miller, kilometreler sistemiyle ifade ederiz. Sanat da bundan etkilenerek değişir; çünkü iki ayrı dünyaya aitmiş gibi görünen iki köy, boyutları değişen bir manzarada birbirlerine komşu olurlar.
Bin yıllık geleneğinde, kaligramın üçüz bir rolü oldu: abecenin eksiğini giderme, retoriğin yardımı olmadan bir şeyi yineleme ve şeyleri çifte bir yazılamanın tuzağına düşürme.
Cloquet hep tanrı tanımaz olagelmişti. Ama Peder Bernard hücreye girdiğinde , inanca katılmaya hala zamanı 'olup olmadığını sordu .Peder Bernard başını iki yana salladı . «Yılın bu ·mevsiminde sanırım başta gelen dinler tümüyle dolu olur,»dedi. «Bu kadar kısa sürede senin için tek yapabileceğim;bir telefon açıp seni Hindu dinlerinden birine sokmak.Ama vesikalık fotoğraf gerekiyor tabii.»
Otoyollar yaparak insanları bir yere kapatmıyorsunuz, ama denetim yollarını çoğaltıyorsunuz. Bununla
otoyolların tek amacı budur demiyorum, insanlar otoyollarda sonsuza kadar “serbestçe” dolaşırlarken kapatılmış olmuyorlar, ama kusursuz şekilde
denetleniyorlar. İşte geleceğimiz bu.
Vücutların kişiliği açıkladığı söylenir. Yanılıyorlar. Vücutlar bize oyun kâğıdı gibi dağıtılmıştır. Kişilik, sende olanı nasıl oynadığınla başlar. On dokuz yaşında Zsuzsa oğlan çocuklarına benziyordu. Ama daha o zamanlar bile herhangi bir sütnineden çok daha dişiydi. Onu, kendi kendinin efendisi yapan da buydu.
Albert Camus, yegane ciddi soru, kişinin kendisini öldürüp öldürmeyeceğidir, diye yazdı.
Tom Robbins, yegane ciddi soru, zamanın bir başlangıcı ve sonu olup olmadığıdır, diye yazdı.
Belli ki Camus ters tarafından kalkmıştı. Robbins ise saatin alarmını kurmayı unutmuş olmalı.
Sadece tek bir ciddi soru var. O da şu:
Aşkı kalıcı kalmayı kim biliyor?
Bana bunun yanıtını verin, ben de size kendinizi öldürüp öldürmeyeceğinizi söyleyeyim.
Bana bunun yanıtını verin, ben de zamanın başlangıcı ve sonu konusunda içinizi rahatlatayım.
Bana bunun yanıtını verin, ben de size ay’ın amacını açıklayayım.