yüreğimin yamaçlarına yaslandığı dağların ardında kalbimin gizemli vadilerinde kaybolan ayak izlerini aradım
336 syf.
·
Not rated
Winn kötü biten sekiz yıllık ilişkisinden sonra başarılı bir polis olarak büyüdüğü kasabaya görev yapmaya gelir. Barda tanıştığı adamla o gece birlikte olur. Sonrasında görevinin başına geçer. Kasaba da aralıklarla gizemli ölümler meydana gelir. Daha önce ki polis şefleri bunu intihar olarak kayıtlara geçse de Winn bunun ardında başka bir şey olduğunu düşünür. O gece barda birlikte olduğu adam Edenlerdan Griffindir. Kasabanın sahibi olan Edenlerin topraklarında gerçekleşen ölümler Winn ve Griffin’i birbirine yakınlaştırır. Başta nefret ilişkisi de olsa yaşanılanlar aşka doğru evrilir. Edens serisinin ilk kitabı gayet başarılıydı. Polisiye olarak başlayan kitapta Winn’in gözlemleri ve meslekteki başarıları ile ölümleri çözmesi çok iyiydi. Ortaya öyle bir farklı neden çıkıyor ki. Bir yandan da onların aşklarına, bir adamın değişimine şahit oluyoruz. Sonlara doğru biraz hızlı ilerlese de her şey tadındaydı. Yetişkin içerik bulunmayan herkesin okuyabileceği bir kitap. Bakalım ikinci kitapta neler olacak?
İndigo Dağı
İndigo DağıDevney Perry · Ren Kitap · 2023662 okunma
Reklam
Ortasını zorladığım ömrümün arkada kalan kısmına bakınca tek bir şey görüyorum sislerin ardında. Şikayet ... Kime mi? Orhan Gencebay'ın dediği gibi. "Şikayetim yaradana ... "
Nurullah emmiden devam:)))
Susmak bir karanlığın başka bir karanlığa Karışıp yanmasıdır bakışlarında senin Bir ömrün eylülünde sararmış yine toprak Bulut bir bezirgânın saçlarını arıyor Ben hangi mağaranın en ücra köşesinde Hangi yitik nehrine gömülmüşüm acının Bir kez olsun eğil de, denizin kalbine bak Susmak yine o yangın, yine mahkûm bir keder Nur-ı aynım, ıslak bir
OKUR'UYUZ YAZAR'IN: AHMET HAMDİ TANPINAR
"Okur'uyuz Yazar'ın" serisinin ikinci yazarını
Ahmet Hamdi Tanpınar
Ahmet Hamdi Tanpınar
olarak seçtim. Tanpınar'ın muhteşem bir kalemi vardır, Türk edebiyatında çıtayı çok üste taşımış bir yazar bence. Her romanını hâlâ yeterince anladığımı düşünmüyorum. Bazılarını ikinci kez okumak bile yetmiyor gibi hissediyorum. Fakat anladığım kadarıyla
Son şarkı Ey Mona Lisa’nın kıskandığı el
Bu kaçıncı yalnızlık trenlerin ardında Bin pare olduğum kaçıncı bozgun Bir gün bu esrarlı hikâye biter Erzurum garında, banklar üstünde Kalem bana kızgın, kitaplar kızgın Hasret katar katar uzayıp gider İçimde bir figân her düdük sesi Her vagon efkârlı bir uzun hava Göçmen kuşlar hâlâ dönmedi geri Kurumuş, evlerin karanfilleri Ey Mona Lisa'nın kıskandığı el Sihrine bir defa dokunmak için Hep aynı şarkıyı söyleyip durdum Başımı umutsuz taşlara vurdum
Sayfa 28 - TimaşYayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Diyecek hiç bir şeyim yok. Nasıl olsun ki; Bütün kelimeler aciz kalmışken Kadifemsi bir ses tonuydu, yüreğime işleyen. Yeni doğmuş bir bebeği okşayan anne şefkatiyle dokundun yüreğime...! Her an ölüme doğru giderken, bir umuttu bana dokunuşun. Şimdi ne olacak... İdam mı ?müebbet mi? Oysa böyle beklemiyordum. Demir parmaklıklar ardında öleceğim günü beklerken nereden çıktın karşıma? Oysa böyle beklemiyordum,celladın tabureme tekme atmasıyla bitecekti dünya sürgünüm. Oysa şimdi... Batmasina ihtimal dahi verilmeyen Titanik gemisinin mutfağında, mucizeyi bekleyen balık misali,gözüm zindan parmaklıkları da. Şimdi ne olacak...?
Her dönemde ve bütün dinlerde âşıklar bu yüzden kutsanır; birbirlerinin kollarına gömüldükleri anda, yanmaya hazır odun yığının üstüne çıktıkları için. Yani gerçek âşıklar. Cesurlar, seçilmişler. Diğerlerinin kadına sırf yük hayvanı ya da erkekçe kibirlerinin teyidi olarak ihtiyaçları vardır veya bir doğa kanununa uymak zorunda olduklarını düşünürler. Bu aşk değildir. Her gerçek sarılmanın ardında, mutluluk ışıklarından daha az güçlü olmayan gölgeleriyle ölüm vardır. Her gerçek öpücüğün ardında yok etme arzusu vardır; artık pazarlık etmeyen, mutluluğun aynı zamanda ortadan kaldırma ve kayıtsız şartsız teslimiyet anlamına geldiğini bilen o son mutluluk duygusuna duyulan arzu. Hedefi olmayan bir duygu. Âşıklar eski dinlerde ve eski kahramanlık şarkılarında işte bu nedenle kutsanır.
Acaba gülnareler nasıl bakar...
Ben, karanlık bir rüya kurbanıyım, avare Sen, kırgın bir ülkenin süreyyası: Gülnare Honçalı novruz gelir; bir de siyah ve sarı Dalgalanır göklerde bir kuşun kanatları
Sayfa 19
Ayrılık
Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kaymasi gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte... insanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık! İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken, duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.