"... Gün ola, devran döne, umut yetişe, Dağlarının, dağlarının ardında, Değil öyle yoksulluklar, hasretler, Bir tek başak tanesi bile dargın kalmayacaktır, Bir tek zeytin dalı bile yalnız... Sıkıysa yağmasın yağmur, Sıkıysa uyanmasın dağ. Bu yürek, ne güne vurur... Kaçar damarlarından karanlık, Kaçar, bir daha dönemez, Sunar koynunda yatandan, Hem de mutlulukla sunar Beynimizin ışığında yeraltı..."
Osmanlı topraklarına sürüldüklerinde yanlarında 1 50.000 Beyaz Köle getirdikleri65 ifade edilen Çerkes feodallerin 1864'ten l 940'lara gelene kadar bu köleleri etnik olarak Çerkes olmayanlarından başlayarak büyük oranda satarak, onların Türkleşmesine sebep oldukları düşünülmektedir. Çerkes köy- lerinin yoğun olarak iskan edilmediği Malatya, Trabzon, Diyarbakır, Antep, Nevşehir ve Kahire gibi şehirlerde karşılaşabileceğimiz Beyaz Köle torunları bu satışlar sebebiyle geniş bir coğ- rafyaya dağılmışlardır. "Annemi bizimkilere satmışlar !", "Çerkesçe konuştuğunu hatırlamıyorum !", "Akrabaları hiç gelip gitmezdi!", "Sadece Çerkes olduğunu söylerdi!" gibi ifadeler Beyaz Kölelerin ardında bıraktıkları işaretler olarak çocukları ve torunları tarafından dile getirirlerdi
Sayfa 234
Reklam
elinden tutmak, desem sana. iki elin birbirine kavuşması gelir aklına, öyle değil mi? lâkin çok derin bir mesele. biri temas etmeden de elinden tutabilir. ve o biri, sevgili olmak zorunda da değildir. nasıl desem... sanki elinden tutan birinin varlığını bilmek, bundan emin olmak, o kişi dünyanın öbür ucunda dahi olsa asla yalnız olmadığına inanmak demek gibi... düşsen de kaldıranın var gibi... hayat yaşamaya değer gibi... aldığın kararların ardında duranın var gibi... nereden biliyorsun, diye sorma. bilmiyorum. sadece hissediyorum. ya da böyle olsun istiyorum belki de.
" cemaat rahibini, teyzeler de eşlerini iyi tanıdığını sanır ama bu sırada çocuklar kapalı kapılar ardında tacize uğrar, insanları gerçekten tanımamız mümkün mü? "
kusura bakmayın ama kimse ardında bıraktığı gözyaşları ile mutlu olamaz,Elbet çıkar ahı o yüzden hayatınıza bakın.
Aydos Kalesinin Fethine dair Rivayet edilen ilginç hikayesi
Aydos'un fethini, müverrihlerimiz, romantik bır hadiseye bağlarlar. Buna göre, kale kumandanının kızı, rüyasında Abdurrahman Gazi'yi görüp sever. Bir gün burçlardan, kaleyi muhasara eden Türkleri seyrederken rüyasına giren Abdurrahman Gazi'ye gözleri ilişir. Çar. pılmışa döner. Hemen bir mektup yazar. Bir taşa bağladığı mektubu, Abdurrahman Gazi'nin ayakları dibine atar. Abdurrahman Gazi mektubu alır. Kumandanın kızı, gece bu mevkie gelmeleri halinde, onları bir ip merdivenle kaleye alacağını yazmaktadır. Osmanoğulları istişareye oturup meseleyi tartışırlar. Kimisi “Allah'ın hikmeti” der, kimisi “Umulmadık fırsat” der, kimisi de “Tuzak” olduğunu söyler. Fakat kaybedecek bir şeyleri yoktur. Hayli zamandır muhasara ettikleri halde, çok sağlam surların ardında bulunan şehir fethedilememiştir. Karar, Abdurrahman Gazi'ye bırakılınca deneyeceğini bildirir. Seksen civarında bir kuvvet hazırlayıp kızın mektupta belirttiği yere bir gece yarısı gider. Hakikaten ip merdiven sarkıtılmıştır. Abdurrahman Gazi yukarı tırmanır, kapı nöbetçilerini bertaraf ederek dışarda bekleyen arkadaşlarına kale kapısını açar. Şehri böylece ele geçirirler.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.