Sanal ortamda arkadaş olup, birbirimizin fotograflarını like’layip gerçek dünyada ise birbirimizi görmezden geldiğimiz, hayatn içine karışamadığımız bir çağ bu.
Ne Aytenmiş arkadaş, bir Ayten olamadık.
Ben bir Ayten'dir tutturmuşum Oh ne iyi Ayten'li içkiler içip Sarhoş oluyorum ne güzel Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum Ayten üstüne Saatim her zaman Ayten'e beş var Ya da Aytenli beş geçiyor
Ümit Yaşar Oğuzcan
Ümit Yaşar Oğuzcan
Reklam
Vay arkadaş ya!
Ünlü düşünür annemin ortaya attığı önerme babamın dünyasında zaten ayet gibiydi.
Hani bi' kırıntı umudumuz vardı ya güvercinlerden çaldığımız; Tüm güvenimiz oydu işte…
Bir arkadaş mıydım, içine saklandığı kabuğu kıracak bir umut muydum, bir aşk ihtimali miydim? Bilmiyordum, belirsizlik içindeydim.
Sayfa 98
Geceyi seven insanların daha mutsuz olduğunu keşfettiğimden beri sabahlamayı bırakmıştım. Her gün düzenli olarak saat 06.00'da uyanıyor ve güne zorlanmadan uyum sağlıyordum. Taze sıkılmış portakal suyu ile yapılan kahvaltıların kesinlikle mutlulukla alakası vardı, aslına bakılırsa kahvaltı yapmanın doğrudan kendisi bedava bir mutluluktu. Ki
Reklam
Hiç kimseye güvenemezdiniz; belli bir ücret ya da gözdağı karşılığında, herkes birbirini satmaya hazırdı; kardeş kardeşi, hizmetçi efendisini, arkadaş arkadaşı..
" Arkadaş bir bilmecedir, tıpkı sis gibi, sadece belli bir mesafeden görülebilir, zira insan ancak mutsuz olduğunda, bir arkadaşa sahip olmuş olduğunun ilk kez farkına varır. "
Türkeş ve Arkadaşlarının Tasfiyesi-Gelişen Olaylar: Olaylar hiç de Atsız'ın düşündüğü veya ümit ettiği şekilde gelişmedi. Madanoğlu grubu komiteye hâkim oldu ve 13 Kasım 1960 tarihinde Cemal Gürsel, Millî Birlik Komitesi'ni feshettiğini bir bildiri ile kamuoyuna açıkladı. Türkeş ve 13 arkadaşı ordudan emekli edilerek müşavirlik göreviyle
1216 syf.
·
Not rated
Kitabı okumadan önce maalesef film serisini izlemis biriyim. Her ne kadar film serisi çok başarılı olsa da keşke ilk önce kitabını okusaymışım dediğim bir yapıt. King'in bence en çok konuşulan eserlerinden biri olma hakkını veriyor. Korku, gerilim, sürükleyici bir anlatım istiyorsanız buyrun sizi de kitabı okumaya davet ediyoruz. Kitap kasabada yaşayan küçük bir çocuğun dehşet verici bir şekilde öldürülmesi ile başlıyor. Daha sonra ise bir arada bulunan arkadaş gurubunun olayların içine sürüklenmesini okumaktayız. Kitabı okurken aynı zamanda bence okurların en sevdiği tarafı okuyan kişi ne olursa olsun çocukluğunu ya da çocuklar üzerindeki anlatımı bence çok iyi bir şekilde hissetmekte. gerçek ile hayal arasındaki farkın bazen artık anlaşılamadığı durumların olduğu, uzun bir kitap bile olsa sürükleyici anlatımı ile ne ara bitirdiginizi anlatmayacağınız bir eser. Kitabın beğenmediğim demeyelim de çok da kitaba yakışmayan yeri son kısmı olmuş bence. Daha özenli bir son okuyabilirdik. Her neyse gerilim ve korku severlerin eminim beğenebilecekleri bir yapıt. Okuyacaklara keyifli okumalar...
O
OStephen King · Altın Kitaplar · 20206.2k okunma
Reklam
ASHAB-I KEHF: YEDİ YİĞİT GENÇ
Ashab-ı Kehf, "mağara arkadaşları" demektir. Kur'an-ı Kerim'de kıssaları anlatılan genç ve yiğit, yedi kişidir. Bu yiğit gençler, zamanlarının zalim hükümdarı Dakyanus'a itaat etmeyip bir mağaraya sığınmışlardı. Putlara tapan bir kavmin içinde, Allâhü Teâlâ'nın varlığına ve birliğine inanan bu gençler, inançlarını açıkça anlatıp putlara tapmayı reddetmişlerdi. Devrin zalim hükümdarı Dakyanus'tan ve zorla din değiştirmekten kurtulmak için bir mağaraya saklanmışlardı. Yanlarında adı Kıtmir olan köpekleri de vardı. Mağarada "bir gün kadar" uyuduklarını sanan 7 arkadaş, 309 sene buyunca mağarada uykuya daldıklarını, yiyecek almak için şehre gittiklerinde anlamışlardı. Allâhü Teâlâ, öldükten sonra dirilmenin hak olduğuna bir misal vererek, bu gençleri 309 yıl boyunca uyuttuktan sonra diriltmiş/uyandırmıştı. Korkmayıp, zalim hükümdara boyun eğmeyen ve sonunda da başarılı olan bu yiğit gençlerin kıssası, Kur'an-ı Kerim'in on sekizinci suresi Kehf Suresi'nde anlatılmaktadır. Bu Ayet-i Kerimeler, Allâhü Teâlâ'nın sonsuz güç ve kuvvetinden bahseder. Mağara arkadaşlarının bedenlerinin asırlar boyunca çürümeden nasıl korunduğunu anlatır. Zulüm karşısında, her zorlukta, her sıkıntıda Allâhü Teâlâ'ya sığınanların, mutlaka galip geleceğini bizlere anlatır.
İnsanın en temel gereksinimi sıkıntı, endişe ve korkularını paylaşmak. Eskiden bunu komşularıyla dertleşmek ya da kilise papazıyla günah çıkarmak suretiyle gerçekleştirmek mümkündü mesela; bu ikincisi insanın içindeki suçluluk psikolojisini elimine etmeye de yarıyordu aynı zamanda. Durkheim' ın Protestan ülkelerde bencil intiharların Katolik ülkelere göre daha fazla görülmesini, papazların ve kilise törenlerinin verdiği psikolojik desteğe bağladığını unutmayın. Bugün şehirlerde yaşayan modern Batılılar arkadaş ya da papaz bulamazlarsa psikoloğa gidiyorlar
Arkadaş Zekai Özger
"Biz şimdi gidiyoruz gibi ya dostlar Birgün döneriz elbet acısız, adsız."
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.