Onları birbirlerine neyin çektiğini anlamak zor. Arkadaşlık değil, ne de olsa her buluştuklarında tartışıyorlar. Din de değil - aralarında bahsi bile geçmiyor, ara sıra ilahiyattan konuşuyorlar ama dindarlıktan asla. Yemekten veya içmekten duydukları keyif de değil; her biri, kardeşlerinin sunduğuyla aynı derecede güzel bir et ve tatlıyı, etkili bir çayı ya da yağlı bir ekmeği kendi evinde de yiyebilir.
! Hem deme: "Ben de herkes gibiyim." Çünkü herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder !
Reklam
Dirk Kerckrinck
Spinoza ile mektuplaşmaları, Spinoza Amsterdam'ı terk ettikten sonra da devam etti. Mikroskobunda Spinoza'nın yaptığı lensleri kullanıyordu, Spinoza da Kerckrinck'e ait bazı kitapları kütüphanesinde tutuyordu. Colerus'a göre bu profesyonel arkadaşlık, Van den Eden'in kızına, Clara Maria'ya karşı duyulan hislerin getirdiği bir düşmanlıktan doğmuştu. Van den Eden'in ögrencilere ders verecek kadar Latince ve müzikten anlayan bir kızı vardı. Spinoza sıkça bu kıza aşık oldugunu ve onunla evlenecegini söylerdi. Çelimsiz vücudu güzel olmasa da keskin zekasıyla Spinoza'yı cezbetmişti. Ne var ki okul arkadaşı Hamburglu Kerckrink, bu durumu fark edince kıskançlık krizine girdi. Kerckrink aşk oyununda kaybetmeye pek niyetli değildi. Çabalarını artırdı ve güzel bir inci kolyenin de yardımıyla kızın gönlünü çalmayı bildi. Spinoza'nın hayatında bahsi geçebilecek tek romantik gelişme bu oldu. Ve maalesef bu hikaye de inandıncılıktan uzaktır. Kerckrinck, Van den Eden'in okuluna başladıgında, yani 1657 yılında, Clara Maria henüz on üç yaşındaydı; o yıllarda dahi yirmi beş yaşındaki Spinoza'nın ilgisini çekmek için oldukça küçük bir yaş. On sekiz yaşında olan Kerckrinck için çok da küçük sayılmazdı. Van den Eden'in kızıyla saglam bir duygu sal bağ kurmuş olmalı ki, okuldan ayrıldıktan on iki yıl sonra 1671 yılında evlendiler. Kerckrink bu arada Luterciliği bırakıp Katolikligi seçmişti.
Sayfa 167 - İletişim Yayınları
Ah Selilm’im. Bana anlatsan dinlerdim!
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Ben ashâb aşığıyım. Kutlu Nebi'ye arkadaşlık eden her kimi tanımışsam seçkinlerden bulmuş, hepsine meftun kalmıştım. Bana göre onlar, insanlık tarihi boyunca, bütün nesillerden süzüle süzüle saadet çağında toplanıp gelmişlerdi. Sevgili ile yan yana olmak, omuz omuza olmak, suretlerine ve siretlerine başkalık vermişti. O kadar ki her şeyleri Sevgili üzerineydi. Her ne yapacaklarsa Sevgili gibi yapıyor, âdeta içinde Sevgili olmayan bahsi konuşmuyorlardı. Sevgili onlarda bir gönül yarasıydı ve ben de Sevgili'yi öğrenebilmek için onları gönlümde yara gibi taşıyordum. Onlar benim Kutlu Nebi'ye giden yolum kendimden hicretim idiler. Onlar hadisin ifadesiyle uyulacak yıldızlarımdı.
Sayfa 121Kitabı okudu
İstanbul'dan Mektup
Canım, uzandığım yerden yazıyorum, yorgunum pek, aynada yüzümü gördüm, âdeta yeşil. Havalar soğuk, yaz gelmeyecek. Haftada otuz liralık odun lâzım, -----başa çıkılır gibi değil. Demin, sofada iş görürken,
Reklam
34 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.