Arsız bulutların arasında bir şehir kurmuşlar
Dağları yemyeşil ağaç kurşunlarla vurmuşlar
Meraklanan taşlar yanyana gelip üstüste durmuşlar
Güneş bi yana Ay bi yana ben bi yana
Seni senden çok meraktayız dağlar bulutlar ve ben adını anmaktayız.
Gönlümdeki küfeye verdiğin yükle bir ömür taşınmaktayız
Küfenin yükü sen,hâli sen,gündüz sen,gece sen, aşı sen...
Hâlden hâle geçmekteyiz...
Aşk, kırmızıysa eğer
Mavidir sevgi.
Geride kalan,
Arka çıkan
Döküleni toplayan.
Saf, temiz, kırılmayan..
Ne varsa aslında
Ya onunla biten
Ya da başlayan.
Kim sual edebilir ki zaten?
Yerleşik olmadığını hiçbir arsız kızıllığın.
Öyle doğmadığını
Ve istemediğini dönüşmek o engin maviliğe filan..
Ama bilirsin işte kaynaşıp karıştığını
Yeni bir renk olup taştığını.
İster bulamazsın vermeye,
Ya da bulamazsın belki zaman..
Mor çiçekler açmıştır oysa,
Şimdi gönül bahçende.
Gün olur,
Maviye çalar gözlerin.
Gün olur,
Kan kırmızı bakarsın.
Gelir, dokunur o an
Hiç sormadan..
Bilir misin? sana olan engin aşkımın taşkın sularında boğulduğumu.
Bir düş parçası düşer gözyaşlarımdan çimene, varoluşa sürüklenir arsız sevgimiz.
Ayak izlerinden bir yol, takip eder bu sevgisiz gönül, nereye çıkar, ne vardır sonunda, bilinmezlik.
Üzgünüm öylesine, dinerken güneş gözyaşlarından gümüş renkli acılara, üzgünüm öylesine.
Acınası bir tebessüm ile giriş yolu aradım, zambak sesli gözlerine.
Bir yol varmı bilmem ama süzülürüm senin olan akşam denizine.
Seni görünce gençleşir bahar, sen varken adı vardır mevsimlerin, sen varsın diye doğar güneş, doğar gece.
Unutulmuş tanrılar senin emrini bekler hüküm koymak için, deniz gelgitlenir, gemiler batar, saatler sen uyandıktan sonra başlar.
Hiçbir aşk tamamlanmamıştı ben seni görmeden önce,
Küçük bir seyir defterinde adın yazılı, yön bu şekilde bulunur.
Yıldızlar parlak olduğunu mu düşünüyor? Ne gülünç. Gördüler mi ki senin akla hayale sığmayan gözlerini.
Melekler sana secde eder, sessizlikle dolar bütün hücrelerimiz. Biz varız, var olan tek gerçek biziz, bizden başka hiçbir gerçekliğin önemi yok.
Hayatı Allah'sız hale getiren, Allah'ı kale almayan gidişat varlığını en güçlü biçimiyle önce dilde gösterdi; sonra da sanatta. Yakın zaman öncesine kadar keyifle dinlenen şarkılar, türküler bir şekilde de olsa Allah'tan bahsederdi ama artık öyle değil. Eskiden şairler Ölüm Allah'ın emri, ayrılık olmasaydı; Mevlam gör diyerek