"Benim de bir insan tarafım vardı
Bakma böyle kötü olduğuma
Benim de dileklerim vardı
Benim de bir beklediğim vardı yaşamaktan
Yeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi
Her gün bir kadın ağlar benim yüzümde
Büyük dertler için benim ellerim
Anlamıyor musun
Sen sevildiğin için güzelsin bu kadar
Ben sevilmediğimden böyle çirkinim"
Ümit Yaşar Oğuzcan
''Mandolin sesi hiç bu kadar canımı yakmamıştı.''
''Ne dinliyoruz?''
''Vivaldi'nin G Minör'den Mandolin Konçertosu'nu. Organlarımın kazındığını hissediyorum. Ruhi, sen ne dersin bu konuda? Senden çalınanlar üzerine hissettirecek bir iki baş ağrısını daha bana lütfeder misin?''
''Yaşın kaç ki daha senin?''
''Ana rahmine düştüğümüz 9 ayı da sayıyor
Romantik- komedi yazarı Asude bu romanda komediyi unutmuş gibiydi. Olaylar sürekli kendini tekrarladı, karakterler "artık yeter" denilecek saçmalıklara bulaştı. Allah tan Mert-Yasemin ikilisi vardı da arada nefes alabildik yüzümüz güldü. Bence kitap gereksiz yere bu kadar uzatılmış 700 sayfa değil 300 sayfada bitirilebilirmiş. Aaa şunu da söylemeden yapamayacağım mafyanın kimliği beni gerçekten şaşırttı...
Behey! kaburgalarında ateş bir yürek yerine
idare lambası yanan adam!
Behey armut satar gibi
san'atı okkayla satan san'atkar!
Ettiğin kar
kalmayacak yanına!
soksan da kafanı dükkanına,
dükkanını yedi kat yerin dibine soksan;
yine ateşimiz seni
yağlı saçlarından tutuşturarak
bir türbe mumu gibi damla damla eritecek!
Çek elini san'atın yakasından
çek!
Çekiniz!
Bıyıkları pomadlı ahenginiz
süzüyor gözlerini hala
koyda çıplak yıkanan Leyla'ya karşı!
Fakat bugün
ağzımızdaki ateş borularla
çalınıyor yeni san'atın marşı!
Yeter artık Yenicami tıraşı,
yeter!
Ayağa kalkın efendiler...
Kitap içerik olarak güzel noktalara değinse de kapaktan itibaren "sır" kelimesinin aşırı tekrarı anlatımı bozmuş , insanda yeter artık deme hissi uyandırıyor. Zor bitirilen bir kitap