Sık sık rastlanan «büyük aşk diye anlatılan (çok- luk film ve romanlara konu olan) bir yalancı sevgi bi- çimi de putlaştırıcı sevgidir. Eğer kişi kendi güçleri- nin üretici bir biçimde dışarı taşmasıyla bir özdeşlik, bir Ben'lik duyacak düzeye gelmemişse, sevdiği kişi- yi putiaştırmak ister. Kendi güçlerine yabancılaşmış ve onları sevdiği
Sayfa 99
Aristo'dan bu yana Batı dünyası Aristo felsefesinin mantık ilkelerini izlemiştir. Bu mantık A, A'dır diyen özdeşlik yasası, (A, A olmayan değildir) çelişki yasası (A hem A, hem de A olmayan olamaz, ne A, ne de A olmayandır.) üçüncü şıkkın olmazlığı yasası temeli üzerinde otur- maktadır. Aristo görüşünü aşağıdaki cümlede açıkça
Sayfa 76
Reklam
RÜŞVET VE YOLSUZLUĞUN KAYNAĞI
Rüşvet ve yolsuzluk, yarı-sömürge yarı feodal bir toplumun ay- rılmaz bir parçasıdır. Bürokrasi; yabancı ve feodal menfaatlerin ge- niş halk kitlelerini sömürmesini kolaylaştıran bir araçtır. Bürokrat kapitalistler, komprador ve toprak ağası sömürüsündeki kârlardan pay alırlar. Bu onların ödülüdür. "Liberal demokrasi" ya da "serbest
Sayfa 160Kitabı okudu
Var bir hayalimiz; Ferit'i tanımaya çalışmak
"Anlaşıldı mı dostum?" Ben Türk değilim, insan değilim, hayvan değilim, tıbbiyeli değilim, felsefeci değilim, aşık değilim, zengin değilim, fertçi değilim, cemiyetçi değilim, milliyetçi değilim. Vali Bey'in ecinnileri arasında oturan, iradesi çarpılmış, bir hafta sonra ne yapacağını bilmeyen, tembel hiçbir şeye yaramaz ve ömrünün yarısı Avrupa'da hariciye memurluklarında geçmiş, ayyaş, zampara, Hedonist, ciddiyetin yalnız hayvanlara yakıştığına inandığı için dünyanın bütün dramlarına kahkahayı basan ve bunun için "Gülener" soyadını alan bir baba ile, yarı sanatkar, yarı deli, erkek düşkünü, veremli ve veremden iki yetişkin kızını kaybetmiş, ayyaş, kokainman, Paris'te okuduğu için kültürlü, genç yaşında ölmüş bir ananın desencharte, demesuer, desoriente, deracine, degenere bir oğluyum.
Ötüken yayınlarıKitabı okudu
Bütün bu karışıklığın nedeni insan bilgisinin -ayrımlayan ve ayrımlamayan şeklinde- iki farklı yoldan elde edilmesidir.* İnsan lar genellikle, dünyanın hatasız olarak bilinebilmesinin yalnızca ayrımlama ile mümkün olabileceğine inanırlar. Bu nedenle, genel likle kullanıldığı şekliyle “doğa” sözcüğü, ayrımlayan zekâ tarafın dan algılandığı haliyle doğayı ifade eder. Ben, insan aklı tarafından yaratılmış boş doğa imgesini kabul etmiyorum ve bu imgeyi, ayrımlamayan kavrayış tarafından de- neyimlendiği haliyle doğanın kendisinden açık bir şekilde ayırıyo rum. Eğer doğanın yanlış kavranmasının kökünü kazırsak, inanı yorum ki, dünyanın düzensizliğinin temeli ortadan kalkacaktır. Batı’da doğa bilimi, ayrımlayan bilgiden doğdu; Doğu’da yin- yang ve Ai Çing felsefeleri de aynı kaynaktan doğdu. Ama bilim sel gerçeklik mutlak gerçekliğe asla erişemez ve felsefeler, en nihayetinde, dünyanın yorumlanmasından başka bir şey değildir ler. Bilimsel bilgi tarafından kavrandığı haliyle doğa, harap edilmiş bir doğadır; iskeleti olan ama ruhu olmayan bir hayalettir. Felsefî bilgi, insan kurgulaması tarafından yaratılmış bir teoridir, ruhu olan ama yapısı olmayan bir hayalettir. Ayrımlamayan bilgi, doğrudan sezgi haricinde bir yolla anla şılamaz, ama insanlar, buna “içgüdü” diyerek, aşina oldukları bir çerçeveye sokmaya çalışırlar. Gerçekte bu, adlandırılamaz bir kaynaktan gelen bilgidir. Eğer doğanın gerçek görüntüsünü bilmek istiyorsanız, ayrımlayan aklı terk edin ve görecelik dünyasının öte sine geçin. En başında, ne doğu ne batı, ne dört mevsim ne de yin ve yang vardır.
Sayfa 132
(boyu uzun olan güzel ve sade dil olur. Boyu kısa olanını çok hilesi vardır. Boyu orta olan, akıllı ve hoş huylu olur. Saçı sert olan akıllı ve atılgan olur. Saçı yumuşak olan, ebleh ve arsız olur. Saçı sarı olan, kibirli gazalı olur. Saçı kara olan, sabırlıdır, onu ara. Saçı kumral ise güzeldir ve sahibi bedelsizdir. Saçı az olan lütüfkår, bil-
Reklam
Varoluş sancıları herkeste varolmuş
XIX İLKGENÇLİK İlkgençlik yıllarımda sürekli düşünmekten, hayal etmekten hoşlandığım şeylerin neler olduğunu söylesem, sanırım kimse inanmaz bana. Çünkü bunlar ne yaşıma ne de toplumsal durumuma uygun şeylerdi. Ama kanımca insanın toplumsal konumuyla ahlaki konumu arasındaki birbirini tutmazlık, gerçekliğin en şaşmaz belirtisidir. Kendi içime
Âşıkların ahı deler mermeri, Eğer gözlerinden yaş indirirse, O zaman titirer çarkın çemberi, Doğruca Allah'a baş indirirse. Mevla güldürmese kul güldüremez, Kulun göz yaşını kul sildiremez, Lağım patlatamaz, vinç kaldıramaz, Kader yol üstüne taş indirirse. Mevlüt İhsan âhu zarda kalırsın, Kıyamette bir kenarda kalırsın, Şefaat göremez narda kalırsın, Kafayı mezara boş indirirse.
Yazı mukadderat ferdin suçu ne? Yazılanlar başa gelir efendim, Tunçtan sandık yapsan girsen içine, Gelir de kaderin bulur efendim. Kader haktır ama tedbirini al, Hak benim diyorsa gelir mi zeval, Üç günlük dünyada etme kalmakal, Allah'ın dediği olur efendim. Her gün acı vermez Hak âşığına, Bir gün de çıkarır gün ışığına, Ne doğrarsan gelir o, kaşığına, Herkes ettiğini bulur efendim. Allah'ın emridir öteden beri, Kendisi çevirir çarkı çemberi, Ne tahtı Süleyman ne İskender'i, Bütün ruh sahibi ölür efendim. Mevlüt İhsanî'yim dostlar yanında, Hecil eylemesin Hak divanında, Bize emri budur hak Kuran'ın da, Herkes verdiğini alır efendim.
Dosto okusaydı madalya takardı. Ben de takardım sana...
Biliyorum ya, iyi birisi ve kalbinin en derinlerinde yardımsever olduğunu, sen herkese yardım edersin, senden ricada bulunan yabancıya bile. Ama senin merhametin öyle tuhaf ki, herkese elleri alabilecek kadar almasına açık olan bir merhamet, büyük, sonsuzca büyük iyilikseverliğin, ama o - beni bağışla- tembel. Uyarılmak istiyor, alınmak istiyor. Sen çağırıldığında yardım edersin, senden rica edildiğinde, utancından yardım edersin, zayıflıktan (yardım edersin) ve mutluluktan değil. Sen - bırak da açık açık söyleyeyim - ihtiyaç ve sefalette olan insanı, mutlu insandan fazla sevmiyorsun.
Sayfa 106Kitabı okudu
443 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.