Cuma’nın Hayrından Nasiplenebilmek Duası İle ..
Gül-i ruhsârına meftûn olanlar şübhesiz sensiz Ne mülk ü mâl ü câh ister ne de zevk u safâ ister | Es’ad-ı Erbilî Ey Efendim(s.a.v)! Senin gül yüzüne meftun olan aşıklar, eğer sen yoksan hiç şüphesiz ne mal-mülk ne mevki ne de zevk ve sefa isterler.
Hani diyordu ya Fuzuli ta asırlar öncesinden:
''Aşk belası ile hoşnut olanların, alemde ah vah etmemesi temennisi ile..'' Allah'a emanet olun.
Reklam
Bülbül
Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım: Nihayet, bir zaman kırlarda gezmiş, köyde kalmıştım. Şehirden çıkmak isterken sular zaten kararmıştı; Pek ıssız bir karanlık sonradan vadiyi sarmıştı. Işık yok, yolcu yok, ses yok, bütün hilkat kesilmiş lal.. Bu iştiğrakı tek bir nefha olsun etmiyor ihlal. Muhitin hali "insaniyyet"in,
Bilmemek
Hali ruhiyetim nasıl? Hasta mıyım, yorgun muyum bilmiyorum. Zaman geçiyor hissediyorum Sevilmek,o da ne ki!? Onu en iyi Rabbim bilir... Derdim boyu mu aşıyor... Bilmiyorum yürek bu kadar acıya nasıl dayanır Huzura gidip diz çöküp el açsam, Rabbim derdime derman olur mu bilmiyorum ... Başım dönüyor, devriliyorum. Elimi tutacak bir dost bilemiyorum... Işıklar içimi aydınlatmıyor. Aydınlığa kavuşacakmıyım bilmiyorum... Duygularım arafta, Bilmiyorum ne hissediyorum. Zaman akıp geçiyor Ve ben eriyip gidiyorum... A. BAYALAN
"Mustafa Kemal’in din ve ümmetçilik hakkındaki görüşleri"
''Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra, bu din, ne Arapların, ne aynı dinde bulunan Acemlerin ve ne de Mısırlıların vesairenin Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis, Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti; milli hislerini, milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Çünkü Muhammed'in kurduğu dinin gayesi, bütün milliyetlerin fevkinde, şamil bir Arap milliyeti siyasetine müncer oluyordu. Bu Arap fikri, ümmet kelimesi ile ifade olundu. Muhammed'in dinini kabul edenler, kendilerini unutmağa, hayatlarını Allah kelimesinin, her yerde yükseltilmesine hasr etmeğe mecburdular. Bununla beraber, Allah'a kendi milli lisanlarında değil, Allah'ın Arap kavmine gönderdiği Arapça kitapla ibadet ve münacatta bulunacaktı. Arapça öğrenmedikçe Allah'a ne dediğini bilemeyecekti. Bu vaziyet karşısında Türk milleti birçok asırlar, ne yaptığını, ne yapacağını bilmeksizin, adeta, bir kelimesinin manasını bilmediği halde Kuran'ı ezberlemekten beyni sulanmış, hafızlara döndüler.'' (Mustafa Kemal Atatürk, Medeni Bilgiler, Örgün Yayınevi, s. 28)
"Hüsnünle gurûr etme ki dünyâdır bu." Gurur aldanmak/yanılmak demektir. Bu yüzden gururlanan kimsenin yanılıp hata etmesi kaçınılmazdır, aldatılması kolaydır. İnsanı en çok aldatan şeylerden biri de güzelliğidir. Çünkü güzellik sanki hiç kaybedilmeyecek gibi gelir. Öte yandan güzelken insanın öveni de seveni de çoktur. Böylesi bir ilgi ise kişiyi zamanla kör eder. Halbuki her yeni eskir, her güzel çirkinleşir. Nice evsafını kalemlerin yazmaktan aciz kaldığı; dilleri lâl, gözleri şaşı eden güzeller, bir vakit sonra ihtiyarlık hastalığına tutulup solmuşlardır. Nice aşıklara geceler boyu uyanıklık zehrini tattıran, şairlerin bağrını kanatıp düşünce denizlerinde boğan dilberler, çirkinleşince unutulmuştur. Nice pahalı ipeklerin sardığı nazik tenleri en sonunda kara ve soğuk toprak sarmıştır. Öyleyse sen; her güzelliğin geçici olduğunu, her güzelin tüm güzellikleri yaratan Allah'a bir işaret olduğunu, mühim olanın gönül ve amel güzelliği olduğunu unutma, kibre kapılma. "Bu hüsnü kendine bâki kalır sen sanma ey dilber, Güzellik pâyidâr olmaz, geçer aheste aheste."
Reklam
1,000 öğeden 401 ile 410 arasındakiler gösteriliyor.