İslâm ortak paydası ile ilgili bilinç, farklılıkların zenginlik olarak algılanabilmesinin ön koşuludur. Din alanındaki bölünme, parçalanma, bilmeye değil, bilgisizliğe ve ihtiraslara dayalı olarak ortaya çıkar. Kur'an asırlar öncesinden bizleri şöyle uyarmaktadır: "Dinlerini parçalayan ve gruplara ayrılanlardan olmayın. Her grup sahip oldukları ile kendilerinde olan ile böbürlenmektedir." (Rum 30/32). İslâm ortak paydası ile ilgili bilinç, hiç kimseye, hiçbir gruba, kendi görüşlerini İslam'la özdeşleştirme izni vermez.
Sayfa 215 - Fecr Yayınları, 1. Baskı, Kasım 2023Kitabı okuyor
XIX, yüzyılın ilk yarısındaki birinci nesil İslamcıların ve İslamcılığın temel kaygıları Batı karşısında İslam'ın üstünlüğünü ispatlama ve gerçekleştirme şeklinde gelişmiştir. Bunlara göre Batı'da var olan ve olumlanan değerler aslında asırlar öncesinden itibaren İslam'ın kendisinde zaten var olan değerlerdir. Bu nedenle bunlar yeniden diriltildiğinde Batı'nın ele geçirmiş olduğu askeri ve siyasal üstünlük sona erecektir.
Sayfa 24 - KUTADGU YAYINLARIKitabı okudu
Reklam
Rabbimin asırlar öncesinden bizlere ulaşan çağrısı. Söyleyeceği bir şeyler var ki çağırıyor. İkram edeceği bir şeyler var ki çağırıyor. Alacağımız bir şeyler var ki çağırıyor. hatırlatacağı bir şeyler var ki çağırıyor. . Yitiğimizi bulacağız ki çağırıyor. Bu yolculuk hayrımıza ki çağırıyor. Duyduk ve uyuduk Ya Rabbi ! Çağrını duyduk ve emrine uyduk...
İşte bu! “Yaşamın özü, amaçsızca ve belirsizce süregitmesidir.”
Spinoza’yı bir gün örümcek ağlarına sinekler atıp, nasıl hayatları için ölümüne mücadele ettiklerini seyrederek çocuk gibi kahkahalarla gülerken yakaladım... Bu anekdot, Spinoza adlı, 17. yüzyılın “dönek Yahudi”, “lanetli” filozofunun portresinin ana çizgilerini gözlerimiz önünde kurmaktadır: Hayat, her şeyin varlığını sürdürmek için belirsizce ve sonsuzca harcanan bir çabanın (conatus adını verir bu çabaya) süregidişidir... Yani sonsuzca bir akış... Tschirnhaus’un bahsettiği çocukluğu bu düşünürün inanılmaz güçteki düşüncesinin temel unsuru haline getiren işte bu özelliği, yani doğada mutlak bir masumiyeti varsaymasıydı. Bize belki bir “zalimlik” belirtisi olarak görünebilecek bu anekdot, Ethica yazarının asırlar öncesinden bize gönderdiği bir mesajdır aslında: Yaşam hiçbir surette “iyilik” ve “kötülük” terimleriyle sorgulanamaz. Hayat sürer... Yaşamın özü, amaçsızca ve belirsizce süregitmesidir.
Oysa aşığın feryadı susuşunda gizlidir. "Ancak söylenemeyen aşk aşktır" diye yazmıştı Blake. O, asırlar öncesinden seslenen Mevlana'yı yankılar gibiydi:"Dil, kelimeler pek çok şeyi açıklar; ama aşk, üzerine kelimeler düşmediğinde daha berraktır."
Yine herkesin farklı bir parmak izine sahip olduğu gerçeği 19. asrın sonlarında keşfedilmiştir. Bu hakîkate Kur’ân-ı Kerîm, asırlar öncesinden şöyle dikkat çekmektedir: “İnsan, Biz’im, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanıyor? Evet, toplarız; onun parmak uçlarını (بَنَانَهُ) bile bütün incelikleriyle yeniden düzenlemeye gücümüz yeter!” (el-Kıyâme, 3-4) Bu sayılanların yanında Kur’ân-ı Kerîm, atomun parçalanabileceğini, çift yaratılış hakîkatini, korunmuş tavan olan atmosferi, birbirine karışmayan denizleri, atmosfer basıncını, aşılayıcı rüzgârları asırlar öncesinden bildirmiştir. Velhâsıl, Kurʼân-ı Kerîm dâimâ önden gitmekte, ilmî keşiflerse, ilâhî beyanları tasdîk ede ede ardından gelmektedir.
Reklam
256 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.