’Cengiz Han asırlar öncesinden sanki bugünlere seslenmiş gibidir. Kurallar koymuş, önemli mesajlar vermiş, bu kurallara da kendi adını vermiştir. Cengiz Han Yasası adıyla günümüzde bir model haline gelmesi 21.yüzyıla girerken imaj yenileme çağında değerini bulmuş gibidir sanki. Bu yasanın en önemli yanı şekilden ziyade, anlatmak istediği özdür. İşte yasanın özü: ‘’Bir çivi kaybolduğu için, bir nal kayboldu. Bir nal kaybolduğu için, bir at kayboldu. Bir at kaybolduğu için bir atlı kayboldu. Bir atlı kaybolduğu için bir haber kayboldu. Bir haber kaybolduğu için bir savaş kaybedildi. Ve bir savaş kaybolduğu için, bir krallık yok oldu.’’
‘’ Kamberbiy cenapları! Özbek, Kazak, Türkmen, Kırgız, hepsi Türk milletindendir. Bizler bir babanın çocukları gibi toprağımız bir, tarihimiz birdir. Siz, Özbek halkının tarihini Özbek han'dan başlatırsınız. Bu doğru değil. -Niye doğru değilmiş?- diye haykırdı Köpekbiy.- Özbek han'dan gelme değil miyiz? - Köpekbiy cenapları! Sizin Kıpçak uruğunuz dahi Özbek- han'dan beş yüz yıl öncesinden beri var. Bu kabileler şu anda han hazretim Şeybani-han'ın liderliğinde birleşip "Özbek" milleti adı altında genel bir isim almıştır. Sizler bu milletin tarihini unutmuşsunuz. Özbek kelimesi, isim olarak Özbek han'dan nice asırlar önce Türkler tarafından kullanılmıştır. Ben Harezm'de büyüdüm. Eski kitaplarda okudum: Çingiz-han'dan uzun yıllar önce yaşamış olan Harezmşah, oğullarından birine Özbek adını vermiştir. Buradan anlaşılıyor ki, bu ad yurdumuzda Çingiz-han gelmeden önce de kullanılmış. Özbek adını bizim halkımız Özbek-han'dan almış değildir. Aksine bu eski adı Özbek-han bizim Türk halklarından almıştır!''
Reklam
Mimar Sinan Camii
İnsana tepeden bakan devasa binaların arasında, kimsenin durmaya ve yavaşlamaya vaktinin olmadığı hız çağında bir otoyol kenarında, sanki bir şekilde asırlar öncesinden günümüze gelmiş ve bulunduğu zaman ve mekanda öylesine garip duran bir seyyah misali Mimar Sinan Cami... Ne zaman önünden geçsem o mahzun ve absürd hâli ruhumda farklı hisler uyandırır, şu sefil dünyada kendini garip hissedenin bir ben olmadığımı hatırlatır.
NURETTİN ATICI IRKÇILIĞIN ŞEYTANLARI Kâinatın kurulduğu andan itibaren insanoğlu ben egosu ile her şeyin sahibi olması duygusu ile adeta şeytan gibi pusuya yattı. Bu duygu insanlığın üremesine eş olarak nasıl dünya üstünde nüfus patlaması yaptıysa, kendinin olduğunu değil de insanlık türlerini hazmedeme içgüdüsü ile vahşice katliamlara
Hz. Mevlâna günümüze, asırlar öncesinden şöyle seslenmektedir: Beni çokça konuştunuz, sıkça andınız, afişlerde sözlerim sloganlaştı, ziyaretime koştunuz, andınız ancak beni anlamadınız. Anlasaydınız evlerde kavga tütmezdi, trafik ışığında geç kaldın diye cinayet işlenmezdi, yan baktın omuz çarptın diye insanlar canice bakışmazdı. Beni anlamış olsaydınız, bir elin parmakları gibi olan kardeşler terör belası ile kan kaybetmezdi. Ben "Gel" dedim, geldiniz peki gelişinizle yüreğinize ne doldurup sizde neler değişti? Cezaevleri neden tıka basa dolu? Ahlak, birlik, yardımlaşma, halden anlama masallarda kalan meziyetler olmazdı. Sahi beni gerçekten anladınız mı? Ben sizin için yanıp tutuştum, avucumda denizleri çöllerinize taşıdım, hani yetiştirdiğim güller? Beni olduğum gibi anlasaydınız. Ah anlasaydınız. Ağlatmazdınız anaları. Beni anlamış olsaydınız gökkubbe altında hoş bir sedâ bırakmanın, hoşça bakmanın mutluluğuna ermeyi o kadar kolay yakalardınız ki.
Her şey bir yana, tüm olup bitecekleri asırlar öncesinden kesin olarak bilmek ve bunu işaretleyenlerin diliyle geleceğe aktarmak mümkün müydü? Olanları tekrar konuşup münakaşa ettiler. Hangi kahin, hangi müneccimbaşı, hangi tılsım yapan falcı bunu bilebildi? Kimdi tüm olacakları şifreli şekillerin içine gizleyen bu kitabın yazarı? Kimdi bu işaretlerin dilini çözüp şiirlere döken şair?
Reklam
473 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.