Psikolojik sıkıntıların önemli bir kısmı insanın değiştiremeyeceği şeyi değiştirmeye çalışmasından kaynaklanıyor..
Reklam
Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşkın hiçbir sıfat ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır,hasretinde.
Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar. Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır. Hem bütün hiçbir zaman bozulmaz, her şey yerli yerinde kalır merkezinde, hem de bir günden bir güne hiçbir sey aynı olmaz. Ölen her sufi için bir sufi daha doğar.
En safından aşk, hani, hasretle imtihan edilen… Aşka, dosta, sırdaşa, muhabbete hasret, hasretin çileleri… Gönül yaraları, mutsuzluklar ve mutsuzluğu sıkıp sıkıp mutluluğunu oradan çıkartanlar… İyi niyetli beceriksizlikler, becerikli kötü niyetler… Ayıbı bilenler, bilmeyenler… Hayırsızlar uğursuzlar…
Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa yazık! Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.
Reklam
"Yaşadığım hayatı değiştirmeye ve kendimi dönüştürmeye hazır mıyım?" diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.
Allah kılı kırk yaracak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktir ki sayesinde her şey tam zamanında our. Ne bir saniye erken ne bir saniye geç. Her insan için bir aşık olma zamanı vardır, bir de ölmek zamanı.
Gerçeği aşk ve imanla arayan insanlara Öksüz ve yetim bir peygamberin vicdanıyla seslenen Allah'a hamdolsun..
Reklam
Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah'a inanmayan kişi ise içindeki inananla. Kişi insan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.
Nasıl bir yanılgıydı bu? Aşk sözcüğünü diğer sözcükler­le aynı düzeyde kullanıyor, aşka ayrı bir ağırlık vermiyor­du. Vicdan azabıyla inliyordum. Ey eski ve uzun vicdan aza­bı! Mektubu yeniden okurken kendime soruyordum: Bun­ca acıdan sonra zamana hükmüm geçer miydi? Kör ve sağır kaderi yenebilir miydim? Düşkündüm. Yalnızdım. Uykum kabuslar yatağıydı . Ah yenik kalbim! Ah eski ve uzun vicdan azabı! Kim bu dehşete dayanabilirdi? Yaşamın zulmüne kim bu kadar göğüs gerebilirdi? Mahizer benden unutulma hak­kı istiyordu, oysa ben unutmama hakkına muhtaçtım.
Bu dünyada herkes bir sey olmaya çalışırken sen hiç ol! Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil içindeki boşluk ise insanı ayakta tutan da benlik zannı değil hiçlik bilincidir.
Hakk'a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir. Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalığa yakalanır, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp yaşar. Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar; kimimiz ise ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.
Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Bu yüzden; "Ne yapalım, kaderimiz böyle" deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir. Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatının hakimisin ne de hayat karşısında çaresizsin.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.