İnsanları tanıdıkça her şey ütopik gelmeye başladı.. Sevginin gerçekdışı olduğuna inanamak sevgiye dair bir kanıtın olmaması demek. Aşka en çok inananlar ne geceden ne de sokak köpeklerinden korkarlar. Birini sevmek iki kişilik ruh barındırır vücutta. Aşık olan her insan artık iki kişidir, üstelik bu terazinin dengesi yoktur. Birini kendimizden daha çok sevdiğimiz zaman bu terazi hep aleyhimize işler. Aşk zaten fedakarlık değil midir? Sana gelmenin heyecanı yeni yürümeye başlayan bir bebeğin ikinci adımda yere düşmesi gibi hep.
Ben çok uzaktaydım o zaman,
Gözlerin kavuştu ağlamaya, sebepsiz ağlamaya.
Artık beni düşünmeye başladığından
Bıraktın kendini aşk içinde yaşamaya...
Bunu bilen ben değildim.
Bir kitap okuyordun dalgın...
İçinde insanlar seviyor ya da ölüyorlardı.
Genç bir adamı öldürdüler romanda.
Korktun, bütün yininle ağlamaya başladın...
O ölen ben değildim...
gece, karanlık camlara çöküyor usulca,
korlu küller gibi
rüzgar, evin avlusunda durmaksızın yerle bir ediyor gölgeleri
nilüferin kıvrımları, duman gibi dalgalanıyor duvarda
çamların arasında büyücü mehtap
ışıksız kandiliyle süzülüyor usulca
sanki kör karanlıkta avare ruhunu arıyor
bu karanlıktan ve suskunluktan yorgun
dedim ki ey uyku, başparmağın yeşil bahçelerin anahtarı
gözlerin, dinginliğin balıklarının karanlık havuzu ağlayan çocuğumun yarattığı yükü çekip al
ve beni unutmanın peri suretli ülkesine götür
Füruğ Ferruhzad