Eser dönem yazarlarının haletiruhiyesiyle paralel olarak, devletin çöküş döneminin verdiği o matem havasını yansıtıyor. Ahmet Cemil ana karakteri üzerinden hayallerine ulaşmak isteyen bireyi ,hayatın gerçekliğiyle hülyalara müsade etmeden karşılaştırıyor. Kitap tümüyle realist , bu gerçekliği her satırda hissediyorsunuz. Yine yazarın şiire olan sevdası belirgin şekilde kitabın derinliklerine sızmış.
Hayat mücadelesi, umutlar, aşk ve tüm bunların teker teker kaybedilmesi inanılmaz bir gözlemle yansıtılıyor.Dostluğu Hüseyin Nazmi ile aşkı Lamia hayal kırıklığı ise Vehbi Bey ile göze çarpar. Kardeşi İkbal’e şiddet uygulayan Damat Vehbi , Türkiye ‘de bazı şeyler hep aynıymış diye düşünmeme sebep oldu.
Kitabın son bölümlerinde gurbete annesiyle beraber çıkan Ahmet Cemil karakteri üzerinden, inanılmaz bir betimlemeyle İstanbul’dan ayrılmanın acısı anlatılmış.
Kitabın son cümleleri bana Jack London’ın efsane eseri Martin Eden’ı hatırlattı . Bu iki esere vakıf olanlar ne demek istediğimi anlayacaklardır.
Yazar kitabı ölmeden önce sadeleştirmiş kendisinin bunu yapması önemli muhtemelen biz onun son sadeleştirmesini de günümüz türkçesine tekrar uyarlıyoruz. Yine de akıcı ve derin.
Mai ve SiyahHalid Ziya Uşaklıgil · İş Bankası Kültür Yayınları · 201826.7k okunma
Mehmet Rauf'un en önemli eseri olan Eylül; Servet-i Fünun döneminde yazılmış olan ilk psikolojik romanıdır. Eserde, Suad, Süreyya ve Necip üçlüsü arasındaki sevgi, sadakat, aşk, evlilik üçgeninde roman kahramanlarının ruhsal çözümlemeleri yapılmaktadır.Kitabın başlarında yavaş ilerleme söz konusu ve bu durum sizi sıkabilir. Ancak kitabın
Başka sevgilerde teselli bulunca,işte biz o gün tükeneceğiz demiş Sezen Aksu,
Teoman'ın bakış açısı da daha kaç vücut gerekli benim seni unutmama olmuş
-Siz aşkı ne bilirsiniz bayım?
-Aşkı aşk bilir yalnız
FERSUDE
Herkese Merhabalar...
Sizlere yeni bir kitap ile geldim.
Kitabımız kısa biraz da hızlı ilerliyor olsa da hikayesi ile de ferah bir okuma sunuyor.
Tabi hızlı geçişler olunca biraz o duygular,hislerin ve hislerin bize geçmesi de zorluyor.
Kapağı ve ismi ile de sizi hemen kendine çekmeyi başarıyor değil mi?
Gelin size birazcık konusundan
bir göğüs, başımı yaslamaya
bir etek, gözyaşı dökmeye
âh ey aşk acısı nedir bilmeyen
kıskanıyorum, seni de gönlünü de
yere atıp kırıyorsun sonunda
umudun sıçrasını
öylesine mağrursun ki
söndürüyorsun gönüldeki sonsuz alazı
Bugün bana bir soru soruldu, ileti şeklinde uzun uzun yazarak cevaplamak istedim çünkü aşk ve sevgi üzerine düşünmeyi seviyorum. Soru şu şekilde:
"Bana aşkı anlatır mısın? Nasıl bir duygu? Merak ediyorum, çevremde senden başka gerçekten aşık olmuş birisi yok."
Tarih boyunca bir sürü insan aşk üzerine konuşmuştur. Her birinin aşka
Merhabalaaaar!
Nurullah Genç'in 1978 yılında yayımlanan şiir kitabıdır. Kitap, şairin en bilinen eserlerinden biri olarak kabul edilir ve Türk şiirine özgün bir bakış açısı getirmiştir. Nurullah Genç, bu kitapta tasavvuf felsefesinden ve Anadolu erenlerinin şiirsel geleneğinden ilham alarak aşk, ölüm, varoluş ve Tanrı sevgisi gibi evrensel temaları derin bir dille ele almıştır.
Nurullah Genç'in şiir dili, Arapça ve Farsça kökenli kelimelerle bezenmiş, yoğun ve metaforlarla dolu bir dildir. Karmaşık dil kullanımı ve sembolik göndermeler, şiirlerine gizemli ve mistik bir hava katmaktadır. Bu dil kullanımı, şiirlerin ilk okumada anlaşılmasını zorlaştırsa da, derinlemesine okumalarla birlikte okurun zihninde yeni anlamlar ve yorumlar açığa çıkarmaktadır.
Sonuç olarak, Siyah Gözlerine Beni de Götür, Nurullah Genç'in şiirsel evrenini en iyi şekilde yansıtan eserlerden biridir. Yoğun ve metaforlarla dolu dili, tasavvufi imgeleri ve derin temalarıyla bu kitap, şiir severler ve edebiyat tutkunları için iyi bir tercih. Kitabı tavsiye ederim.
•bir kalp yangınından geriye kalan
siyah gözlerine beni de götür
artık bir bu yerlere sığamıyorum
Sayfa 11
•İçim içime sığmıyor
Çünkü hem sen geldin; hem bahar geldi.
Sayfa 29
Divan edebiyatına aşık biri olarak görür görmez kitaplığıma eklemek istediğim bir kitap oldu. Birkaç zamandır orda durmasına karşın, şimdi okumak nasip oldu, bu vakte esir oldu.
Eser adeta divan edebiyatı antolojisi mahiyetinde. Öylesine zarif kelâm erbablarına yer verilmiş ki onlardan geriye kalan tek şey hakikaten ‘Hoş Bir Sadâ’ olmuş. Okuyup
İlk incelemem ve biraz spoiler katarak yorumumu yapacağım.
O kadar hayalkırıklığı yaşadım ki... Yazarla tanışmam
Yüz Karası ile olmuştu. Bir hevesle kitap sayfalarının öve öve bitiremediği açıkçası benim de büyük bir beklenti ile aldığım kitaba gelelim.
Ben karakter gelişimini pek sevemedim. Yani onca olay yaşanmasına rağmen başrol kızımız Hazel'in bu kadar sakin davranmasını hazmedemedim. Diğer kitapta Grace sakin,iyimser bir karekterdi evet ama Jackson ona bu huyunu sevmediğini açıkça söylüyordu. Bu kitapta ise tepki gösterilmesi gereken yerlerde Hazel ağlayıp duruyordu, büyük bir sorumluluğu üzerine almıştı ama sevemedim yani.
Ian bir sürü aşk sözcüğü söyleyip tekrar ayrıldıkları ilk anda Hazel'in üstüne gidip kalbini kırmaya çalışması? Kendi kariyerine yönelirken yaptığı tek şey içmek ve sahneye çıkmaktı. Hazel'in ondan neden ayrıldığını bile sorgulamadı. Kabullenip kendi yoluna devam etti. Yaşadıklarından ötürü dağılmasını anlamaya çalıştım ama Ian daha farklı bir karaktere sahip olabilirdi. Sanki olaylara bakış açısı daha farklı olmalıydı veya daha olgun davranmalıydı.
Sevemedim ve olmamış yani. Sanki yazayım da bitsin gibi bir ruh haline bürünmüş yazar. Okurken durmadan yüz karası ile karşılaştırdım istemsizce. Karakterleri gelişim, olayları işleyiş bakımından sevemedim. Keşke daha farklı olsaydı. Kitabı alıp almamakta kararsız olan arkadaşlar varsa pdf'sini bulup okuyun veya benim gibi beklentinizi yüksek tutmayın diyebilirim.
İkimizin YıkımıBrittainy C. Cherry · Martı Yayınları · 2024304 okunma
"İnsan, ne kadar yüceyse, acısı da o ölçüde fazladır. İnsanın hayatı, yenileceğinden hiç şüphe etmeksizin, var olmaya çalışmak için harcanmış bir çabadır."