''Ben hepsini düşünürüm,
Yirmidört saat
Ve seni düşünürüm
Karanlık,hırslı...
Seni,cihanların aziz meyvası.
İlan-ı aşk makamından bir mısra,
Yeşerip,kımıldar içimde,
Düşer aklıma gözlerin...''
Ben hepsini düşünürüm,
Yirmidört saat
Ve seni düşünürüm,
Karanlık, hırslı...
Seni, cihanların aziz meyvası.
İlân-ı aşk makamından bir mısra,
Yeşerip, kımıldar içimde,
Düşer aklıma gözlerin...
Kendisine ilan-ı aşk edenin hangimiz olduğunu bilmiyor, ama sanki umursamıyor da artık bunu; hangi kaptan içtiği de önemli değil, önemli olan sarhoş olmak.
Hasret çeken iki beden birbirine temas etti. Hiçbir şekilde mukayesesi mümkün olmayan baygın bir ses, iki ruhun vuslatını ilan ediyordu. Hayat, aşk ve ümit bu öpücükte toplanmıştı.
*Lâmbalar yanıyor, hafif ve sarı;
Gece kar yağacak sabaha kadar.
Toprakta et, kemik çıtırtıları…
Yarı ölüleri bir korku tutar,
Değince bir taşa kafatasları.
— Ölüler ki yalnız tırnakları var.
Ve yalnız burkulmuş diz kapakları.
*
Bir lâmba yanıyor, hafif ve sarı lamba.
Açıyor elini göğe bir kadın.
Uzuyor, uzuyor
1- Allah Teâlâ’yı seven, ölümden korkmaz. Onun geleceğini misâfir bekler gibi bekler. Çünkü sevenin sevgilisine kavuşması ancak ölüm ile mümkündür
2- Allah Teâlâ’yı seven kul, dünyadan sevdiği şeyleri severken, Allah Teâlâ’nın da onları sevdiğini bildiği için sever. Sevdiklerini de onun yolunda harcar.
3- Allah Teâlâ’yı seven kul, gece-gündüz