Korkunç bir dünyanın korkulu bir evresinde yaşıyoruz, gözlerimize bakan insanlar korkuyor,
korkuyoruz. Konuşmaktan korkuyoruz, elimizdekileri kaybetmekten, görüşlerimizi söylemekten,
harekete geçip iyi şeyler yapmaktan korkuyoruz. Korkularımızı yenip, gücümüzü birleştiremeyecek kadar sefil varlıklarız artık. Boy boy dikilen apartmanlar gibiyiz artık. Yan yana, dimdik, ama
birbirimizi bütünleyemiyoruz, kucaklayamıyoruz.
Sorun da burada başlıyor, yaşadığımız yeri değiştirmek, güzelleştirmek, insanları anlamak, konuşmak, empati kurmak yerine, yaşadığımız yerden kaçıyoruz. O içteki korku yüzünden her şeyden
uzaklaşıyoruz. Sevgiden, sevgiye adanmış her şeyden.
Hem daha önemli sorunlarımız var artık, çok para kazanma, daha iyi yerlere gelme, ezerek yükselme, düşünmeyerek üste çıkma, çevremizdekileri unutma. Herkes kendi uğraşısının çemberinde. Eskiden aynı çember içinde gibiydik, şimdi zaman geçtikçe çember hem daralıyor, hem de insanlar kendi çemberini oluşturuyor. Birlikten güçlük doğmuyor artık, tek olan kendini daha güçlü ilan etmek istiyor. Saltanat savaşları, koltuk kavgaları ve menfaatçilik tüm insani değerleri sildi.
Şimdi ruhu yorgun insanlar olduk, sistemin meşhur köleleriyiz. Nefretimizi, hırsımızı, çılgın egomuzu tutabilene aşkolsun!
* * *
Küçükken çok derin bir çukur bulup içine girdiğimde dünyanın öbür tarafına çıkacağımı sanırdım...
Bulutların üstünde bir şehir olduğuna inanırdım, oraya gitmek için planlar kurardım, babamın her şeyi alabileceğini sanırdım, paramızın bitmeyeceğini sanırdım, öyle değilmiş ama... Hiçbiri öyle değilmiş.
Çocukluk işte...