Sanatçı nasıl işleyeceği konuyu seçiyorsa, işlediği konu da onu seçer. Sanat da bir bakıma dünyada yarım kalmış, geçip giden şeylere karşı bir başkaldırıştır: onun yegane amacı duygularının kaynağını oluşturduğu için korumak zorunda olduğu gerçekliğe farklı bir biçim kazandırmaktır. Bu bağlamda hepimiz gerçekçi olduğumuz gibi, kimse gerçekçi değildir. Sanat ne topyekun bir yadsıma ne de olan şeyleri bütünüyle kabullenmektir. O aynı anda hem bir yadsıma hem de bir kabullenmedir ve bu yüzden sürekli yenilenen bir kalp kırıklığına benzer. Sanatçının, kendini içinde bulduğu bu belirsizlik asla sona ermez. Gerçekliği bütünüyle reddedememekle birlikte bu gerçekliğin yarım kalmışlığı sonsuza dek süreceğinden ona her daim karşı çıkmak durumundadır.
Fallus burada gerçek penis değil, bir anlamlandırmadır; neyin eksik olduğunun göstergesidir, tamamlanma veya doyumun imkânsızlığına işaret eder. Bu haliyle görsel bir imgesi yoktur, yakalanabilir, açıkça tanımlanabilir değildir. Ödipal sürecin ilk uğrağında kuvvet ya da bolluk anlamına gelirken, şimdi daha temel bir kayıp değeri kazanır: şu an için ne olabilceğimiz ne de edinebileceğimiz şeydir o. Asla erişilebilir olmayan fallus, tamamlanmamışlığı simgeselleştirmenin bir yoludur; dolayısıyla çocuğun hayatına bir hüzün getirirken, aynı zamanda çocuğun giderek annenin dünyasından öteye ilerlemesini sağlayacak bir düzen, simgesel bir çerçeve oluşturur.
Reklam
Aynı zamanda parçaları dört bir yana savrulmuş ruhumun sersemlemiş hâline ve istikrarsızca hareket ettiği mevcut duruma tanık olduktan sonra, kendimi başka biriymiş gibi nesnel ve tarafsız bir bakış açısından gözlemlediğimde, insan kadar güvenilmez hiçbir varlığın olmadığı sonucuna varıyorum. Verilen sözler, edilen yeminler tabiatının farkında olan birinin asla yapamayacağı şeyler. Hem verilen sözü bir kalkan gibi kullanarak karşımızdakine tutması için dayatmak barbarlığın son noktasıdır. Çoğu vaadin yerine getirildiği durumlara dikkatlice bakacak olursanız, bunun sadece baskı altında yapıldığını ve belli edilmemeye çalışıldığını göreceksiniz. Bu ruhun özgür iradesi değildir. Bunu daha önce fark etmiş olsaydım, insanlara kin gütmez, acı içinde kıvranmaz ve sanki son çaremmiş gibi evden kaçmak zorunda kalmazdım belki de.
Sayfa 26 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
Yeğenlerim gelince benim kitaplıkta yaşananlar:)
Emeklemeye başladığında kitaplığın en altındaki kitapları çeker, bakar, inceler. Bazen onları üst üste dizip kule yapar, bazen de yan yana dizip domino taşları yapar. Bir kitap asla sadece bir kitap değildir. Eğer çocuğun görüş alanında sürekli yer alıyorsa bir kitap çocuğun aynı zamanda oyun arkadaşıdır.
Lütuf olarak dışlanma: Eğer her kalıba uymaya çalıştaysanız ve bunu beceremediyseniz, şanslı olduğunuz söylenebilir. Bir şekilde dışlanmış biri olabilirsiniz, ama öte yandan ruhunuzu korumuşsunuz. İnsan durmadan uymaya çalışıp başarısız kaldığında, ortaya tuhaf bir fenomen çıkar. Yaban kişi kovulur, ama aynı zamanda psişik ve gerçek akrabalarının -ki bunlar bir çalışma alam, bir sanat biçimi, bir insan topluluğu olabilir- kollarına da itilmiş olur. İnsanın ait olmadığı bir yerde kalması, bir süre kaybolmuş bir şekilde dolaşıp durarak istediği psişik ve ruhsal akrabalığı aramasından daha kötüdür. Kişinin istediği şeyleri araması asla bir hata değildir. Asla.
Ayrıntı YayınlarıKitabı okuyor
Medeniyet duvarla başlar. Duvar örmek çeşitli amaçlar taşır. Amaçlarının ilki ayırmaktır: insanları, hayvanları, bitkileri ve şeyleri. Daha sonraki amaçlar içeride ya da dışarıda bırakmaktır: insanları, hayvanları, bitkileri ve şeyleri. Duvarlar örülür ve iki cephelerinde hayatlar gelişir. Duvarsız bir dünya günümüz insanı için cehennemdir. Medeni insanın ruhsal dengesini sonsuza dek kaybetmesine elektrik, kanalizasyon ya da iletişim sistemlerinin çökmesi değil, duvarların yıkılması neden olacaktır. Bu yüzden duvar ustalığı kapitalist anlamda ilk gerçek meslektir. Var olan en kalabalık, yarı gizli, güç dayanışması eksenli örgütün bu meslekten esinlenerek kendini vaftiz etmiş olması bir tesadüf değildir. Çünkü duvar, sıradan insanı tek garantisidir. Savunulması gereken ilk siperdir. Dünya üzerindeki mevcut düzeninin devamı duvarların ayakta kalmasına bağlıdır. Elleri alçılı duvar ustalarından, elleri paralı bankacılara kadar, duvarlar dünya nüfusunu gölgelerinde gizler. Ancak duvarın hangi tarafında olunduğuysa, hayat tarzını belirler. Geceyi sokakta geçirenlerse duvarların, dolayısıyla medeniyetin dışındadır. Çöp torbaları ile aynı kaldırımda uyuyanlar duvarı delmek isteyenlerdir. Asla yıkmanın değil ancak sadece geçebilecekleri kadar bir delik açmanın peşinde olan organik matkaplardır. Çünkü ister Sao Paulo’nun gecekondularında, ister Koumbala‘nın ormanında, isterse de Malaga‘nın sahilinde yaşasın, her insanın bir duvara ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın devamı ise pencerelerdir. Duvarın diğer tarafındakileri izlemek için inşa edilmiş saydam duvarlar.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.