“Asla aynı yere dönülmez.İşin aslı şudur ki o yer mevcut değildir artık, oraya geri dönmek mümkün değildir.Neden mi? Çünkü bana göre terk edilen yerler ölür.” Wieslaw Mysliwski
Sıklıkla şu soruya muhatap oluyorum: Müslümanların dini ve davası haktır. Müslümanlar dışındakiler bâtıl. Hal böyle iken Hak yolda olan Müslümanlar “geri kalmış”, dağınık, perişan, güçsüz bir vaziyette olduğu halde bâtıl ehli olan insanlar “ilerlemiş”, birleşik, kudretli ve kuvvetli. Sırf bu sebeple bugün yeni nesillerimiz arasında İslam’ın hak
Reklam
Oidipus Kompleksi, Lacan’ın, Freud’un çalışmalarından aldığı ve kendi kuramında merkezi bir yere koyduğu formülasyonlardan birisidir. Lacan’a göre bilinçdışı, simgelerden oluşur ve Oidipus Kompleksi gerçek dünyanın bir karmaşası değil, simgesel bir karmaşadır. Çünkü Oidipus Kompleksinde gerçek bir babanın var olması gerekli değildir. Simgesel baba, yani babanın adı yeterlidir. Kültürel baba ise baba figürüne tüm anlamını kazandıran aile söylemidir. Ailenin gerçekliği, simgesel olanın kendi otonom kuralları çerçevesinde anlam kazanır. “Efendi- Köle Diyalektiği: Efendininin bir özne olabilmesi için Köle tarafından öyle tanımlanması gerekmektedir ve Kölede Efendi tarafından bir Köle olarak tanımlandığı için Köle olduğunu bilmektedir. Böylelıkle Efendi, kendi kimliğinin Köle tarafından tanınmış olmakla tahkim edilmiş olduğuna ilişkin katı bir bilgiyle kendi hayatını sürdürme özgürlüğüne sahiptir. Fakat diyalektiğin paradoksu, her pozitifin bir negatife dönüşmesidir. Efendi, kendi kimliğinin tanınması husununda Köleye bağlımlı olduğu için asla hakiki anlamada “özgür” olamaz; buna karşılık Köle, efendiye aynı yoldan bağımlı değildir, çünkü başka bir kendini- onaylama kaynağına, yani çalışmaya sapitir. Eger kölenin kimliği onun bir Köle olarak çalışması aracılığıyla onaylanıyorsa, bundan Efendinin değil Kölenün “özgür” olduğu sonucu çıkar.”
Zaman… ne tuhaf bir kelime aslında. Bazen bir vaktin başlaması bazen bitmesi, bazen olması bazense olmaması. Milyonlarca insan ve bi o kadar da farklı anlamı olan saçma sapan bir kelime. Birinin yanlış zamanına denk gelmek sizin en yanlış zamanlamanız olur. Çünkü en büyük fedakarlık zamandır, ömürdür. İki kalp asla aynı zamanda alev almaz. Farklı zamanlarda alırsa da ortada bir kalp kalmaz. Zamanında yaşanmayan şeyler hiçliğe dönüşür. Dört yıl önceki hatanızdan ders almazsanız iki yıl önceki daha da fazlasına mâlolur. Dünkü hatanızsa bugününüzü çalar zaman hep daha fazlasını alır siz azalır sanırsınız ama aslında hep artar, zaman yaşanmayanlardan ibaret değildir yaşananlardır.. yaşanmayanlar rüyalarınızı hayallerinizi çalar yaşananlarsa ömrünüzü. Her hata yapılmaya müsaittir ama kendi zamanınıza denk gelmeyen bir kalbe zamanınızı vermek sizi öldürür.
Seth yazıyor Brandy okuyor. Kendinizi sürekli olarak dönüştürüp kullanışlı hale getirmelisiniz. Ben yazıyorum. Brandy okuyor. Benim hiçbir şeyim orijinal değil.Ben bildiğim tüm insanların ortak çabasıyım. Ben yazıyorum Brandy okuyor. Sevdiğiniz ve sizi seven kişi asla ve asla aynı kişi değildir. Chuck Palahniuk
HZ. ÂİŞE (ra) ve EVLİLİĞİ MESELESİ...
Mesud Özbilir Hoca'nın da gayet vuzuhla ifade ettiği gibi "evlilik yaşı" meselesinin "18"e tapulanması çok sonraki Avrupalı bir iştir. Bizim Müslüman memleketimizde, daha babalarımız çağına uzandığımızda dahi, bu işin daha erken yaşlarda olduğunu hepimiz biliriz. Aşağıdaki yazı Mesut Hocama aittir: - "Hz.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.