Bu aşk burada biter ve ben çekip giderim. Yüreğimde bir çocuk cebimde bir revolver,
Bu aşk burada biter iyi günler sevgilim
Ve ben çekip giderim bir nehir akıp gider...
Yan yana uzanırdık ve ıslaktı çimenler
Ne kadar güzeldin sen! nasıl eşsiz bir yazdı!
Bunu anlattılar hep, yani yiten bir aşkı
Geçerek bu dünyadan bütün ölü şairler..
Eritilemeyecek olan
Tek bir söz aşka dair
Hayata uzun bir veda
Bir şiir dizesine
Beynimde çakan kıvılcıma
Tepemdeki gürültüye
Bir dağ yamacındaki kır çiçeğine
Eriyen maviliğe
Çocuk seslerine veda
Geceye, yıldızlara
Açık bir tren penceresinde
Şarkılar söylemeye
Okuduğum, okuyamadığım
Kitaplara şiirlere
Bir otel odasında yalnızlığa
Delice sevişmelere
Yakıcı ayrılıklara
Uzun, upuzun bir veda
Uzaktan uzağa aşkı duyumsuyorum
Aşkı, sonsuzca yitmiş olan
Şimdi bir yaz günü kadar uzak
Ve beynimi oyup duran
Şu gürültü gibi tedirgin edici
Kendimi bir şarkı söylerken yakalıyorum
Düşüncede söylenen şarkı
Gerçeğine ne kadar uygundur
Bir yerde topluca şarkı söyleniyor
İnsanlar zavallı varlıklarını
Haykırıyorlar boşluğa
Boşluk ne kadar
Utanç duymuyorum, şiirlerimi
Yaşlı nineler, ırgatlar okuduğunda
Ve köy okulunda dinlediğinde onları çocuklar.
Varsın, seçkinler için yazsın başkaları
Benim okurlarım yakın bana ...
Bazen bomboş hissediyorum kendimi
Boş, bomboş
Her şey tedirgin ediyor beni
Zaman akıp gidiyor
Zaman, bana hem ait
Hem ait olmayan
İnsan neden ölüme yazgılı
Ölümün matematiği neden
Zamana ayarlı
Saatli bomba gibidir
O adam şimdi ölmüştür
Çünkü aradan şunca zaman geçti
Biz onu görmeyeli
Peki bu zaman nasıl bir şeydir
Biz onu düşünmediğimizde
Geçen zaman
Onun kendisi için
Geçen zamana eşit midir
Zihnimde çakan kıvılcım
Bir fısıltı olarak geçtim bu dünyadan ben
Bir çığlık olarak, bir gülüş
Bir kahkaha olarak geçtim
Tükettim ömrümün bütün sözcüklerini
Ama ışıldattım onları önceden
Ve hepsini kardeşimmiş, çocuğummuş gibi sevdim