''Gecenin yalınlığı, karanlık, lambalar, her zaman şevkatle içine almıştır beni.''
Gece basit ve yalındır, bir yuva duygusunu çoğaltır insanın içinde. Şu yanan lambaların gerisinde ne çok hayatlar vardır, ne çok hayatlar, ne çok hayatlar...
Aşk da bir yuva duygusu mu, yoksa bir yalnızlık mıdır? Alıp başını gitmek midir uçurumdan uçuruma?
Ey beni şevkatle içine alan şeyler; bir annenin sevgisi, yağmurun ılıklığı, pastel renkleri bir sonbaharın, ''gecenin yalınlığı, karanlık, lambalar...''
Benim kadınlara ifrat-ı hürmetim vardır.
Bütün bu âleme mensup olan güzellikler
Benim gözümde kadınsız leyaldir yek-ser;
Kadın bu zulmeti nuruyla hırpalar, dağıtır.
Şefîk bir kadının sine-i nezihinde
Yatarsa bir gececik hangi ıstırap uyumaz?
Onun gözünden uçan en küçük tebessüm-i raz
Hayal ü fikri yeşil bir cihan-ı ümmide
Seyahat ettirerek müsterih ü müstesna
Dakikalar yaşatır; bazı kimsesizliğine
Bulur zavallıların, bir temayütiyle deva.
Kadın bu annedir, âğuş-ı şefkatinde bizi
Daha çocukken eder tesliyet rahîmane;
Ve susturan da odur en birinci nalemizi.
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak,
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak,
O benimdir, o benim milletimindir ancak!
Bu memlekette de bir gün sabah olursa, Halûk,
Eğer bu memleketin sislenen şu nasiye-i
Mukadderatı kavi bir elin kavi, muhyî
Bir ihtizaz-ı temasıyle silkinip şu donuk,
Şu paslı çehre-i millet biraz gülerse... — o gün
Ben ölmemiş bile olsam, hayata pek ölgün
Bir irtibatım olur şüphesiz; — o gün benden
Ümidi kes, beni kötrüm ve boş muhitimde
Meraretimle unut; çünkü leng ü pejmürde
Nazarlarım seni maziye çekmek ister; sen
Bütün hüvviyet ü uzviyyetinle âtisin:
Terennüm eyliyor el’an kulaklarımda sesin!
Evet, sabah olacaktır, sabah olur, geceler
Tulû’-ı haşre kadar sürmez; âkıbet bu sema,
Bu mai gök size bir gün acır; melül olma.
Hayata neş’e güneştir, melal içinde beşer
Çürür bizim gibi... siz , ey feza-yı ferdanın
Küçük güneşleri, artık birer birer uyanın!
Ufukların edebi iştiyakı var nura.
Tenevvür, asrımızın işte ruh-ı âmâli;
Silin bulutları, silkin zılal-i ahvali,
Ziya içinde koşun bir halas-ı meşkûra.
Ümidimiz bu: ölürsek de biz, yaşar mutlak
Vatan sizinle şu zindan karanlığından uzak!
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı