Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Türk Milliyetçiliği, terakki ve inkişaf yolunda beynelmilel temas ve münasebetlerde, bütün muasır milletlere muvazi ve onlarla bir ahenkte yürümekle beraber Türk içtimâi heyetinin hususi seciyelerini ve başlı başına müstakil hüviyetini mahfûz tutmaktadır." Başkomutan Gazi Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK #3MayısTürkçülerGünü
Atatürk'ün Türkiye'yi savunmak için tercih ettiği strateji, ileri doğru savunmaydı. Bunun için Anadolu'ya yönelecek her hareketi ulusal sınırların çok ötesinde karşılayan dış hatlar oluşturulması lazımdı. Atatürk'ün Balkan ve Saddabat Paktı arayışlarının amacı; bu dış hatların oluşturulması, Türkiye'nin etrafında, Türkiye'nin de içine birikimini koyacağı bir güvenlik havzasının oluşturulmasıydı.
Sayfa 145Kitabı okudu
Reklam
Türk devriminin yeni bir insan tipi yaratmada tam anlamı ile başarıya ulaşamamasının nedeni; 200 yıldan bu yana geri çekilen, yıpranan ve yenilen bir uygarlığın insanlarının doku malzemesi olarak kullanılması ve bu doku malzemesinin onarılması için Atatürk'ün gereken zamana sahip olmamasıdır. Diğer bir ifade ile, binanın mühendisliği mükemmel olmak ile birlikte, kullanılan malzemenin yeterince takviye edilememesidir.
Sayfa 144Kitabı okudu
Atatürk birçok vesile ile Cumhuriyet rejiminin Batılılaşmaya çalışmadığını, hiçbir uygarlığı taklit edecek maymun olmadıklarını vurgulayarak, devrimin amacının 1000 yıllık bir uygarlık savaşını birleşik Batı uygarlığına karşı, İslam uygarlığı adına tek başına savunmak zorunda kalan bir ulusun, bu mücadelenin sonunda ulaştığı fiziksel tükeniş noktasından, ulusal bir restorasyon ile modernizenin bir sentezi üzerine oturan yeni bir arayış peşinde olduğunu ortaya koymuştur.
Sayfa 143Kitabı okudu
Mustafa Kemal Atatürk'ün üzerinde Ziya Gökalp kadar etkili olabilen hiçbir düşünür yoktur.
Sayfa 106Kitabı okudu
Türkiye'nin özellikle Atatürk'ten sonraki hatası, İran ve Irak'taki Türk soylu Kürtlere, Türkmenlere ve Azerîlere sahip çıkmamak olmuştur. Böylece, Kürtler onları istismar eden dış güçlerin oyunlarına açık hâle gelmişlerdir. Türkiye'deki Kürtlerin Türk olduğu görüşünü resmî ideoloji olarak ortaya koyarken Irak ve İran'daki Türk-Kürtleri ile ilgili en ufak bir tespit yapılmamış, politika geliştirilmemiştir.
Reklam
Türkiye Cumhuriyet'inin kuruluş değerlerinin temelini ise Gökalp-Atatürk çizgisinin şekillendirdiği Türk milliyetçiliği anlayışından kaynaklanan politik ilkeler oluşturuyor. 1944'ten sonra bu ilkelerin ağır bir saldırı altına alındığını ve zaman içinde tahrip edildiğini görüyoruz. Ulaşılan noktada artık Türkiye Cumhuriyeti'nin varlığı açık bir tartışmaya açılmış durumdadır.
İlk bin yılda Türk tarihinin ana ekseni Asya'da dönmüştür. İkinci bin yılda özellikle Osmanlı çağlarında küresel bir hegemoni peşinde olması ve üç kıtaya yayılmasına rağmen, jeopolitik yayılmanın siklet merkezini Avrupa oluşturmuştur. İkinci bin yılın son iki yüzyılında ise amaç jeopolitik yayılım olmaktan çıkmış, Atatürk'ün kısa süren yönetimi hariç, Avrupa'ya ilhak politikası şeklini almıştır. Üçüncü bin yılın başında, Türkler için amaç ne Asya jeopolitiğine dönüş ne Avrupa'ya ilhak olabilir. Olabilecek ve olması gereken, Avrasya'da konsolide olmayı sağlayacak bir jeostratejinin izlenmesidir.
Halk ve ulus kavramları siyaset biliminde farklı kavramlardır. Farklı olmaları bir yana, birbirine bir açıdan karşıt kavramlardır. Birincisi yalnızca yoksul ve ezilen kitleleri, ikincisi de egemen sınıflar dahil tüm nüfusu anlatmakta kullanılır.
Gökalp bir tohum ekti güneşi bir doğdu ki...
Ziya Gökalp-Mustafa Kemal Atatürk çizgisi, 1774-1922 arasındaki 148 senenin ışığında, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş ideolojisi olan Türk milliyetçiliğini, dönemin bölgesel ve küresel koşullarının doğru bir analizi ile ve 20. yüzyılı doğru bir şekilde izah edecek şekilde, akılcı bir ideolojik çerçeve içinde geliştirmişlerdir.
Reklam
Atatürk'ün ifadesi ile "bütün bunlardan daha elim ve vahim olmak üzere çetenin Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu'da yaptığı siyasî faaliyetler neticesinde bu vatan coğrafyaları madden Türkiye'nin parçası olmaya devam etseler dahi manen Türkiye'den kopmakta, vatan olmaktan çıkmaktadırlar. Çünkü vatan, bir ulusun silahlı kuvvetlerinin o bölgeden çekilmesi durumunda dahi o topraklar üzerinde yaşayan yurttaşların ellerine silah alarak müstevliye direndikleri, vatan coğrafyasının geri kalan bölümünden kopmaması için mücadele ettikleri toprak parçasının adıdır. Ne yazık ki, bir yandan bölücü çetenin meydana getirdiği ve getirmeye devam ettiği manevî zehirlenme, öte yandan ilkesiz, inançsız siyaset adamlarının sorumsuz eylemleri, yurdumuzun bu bölgesinin insanları için Ankara'yı bir millî merkez olmaktan bir ölçüde de olsun çıkarmıştır.
Mustafa Kemal Atatürk sonrası dönemde Cumhuriyet'in kurucu ideolojisi olan Türk milliyetçiliğinin Türk devlet ve toplum yaşamından adım adım, fakat istikrarlı bir şekilde tasfiyesi, yaşadığımız dönemde çok kritik bir aşamaya ulaşmıştır. Cumhuriyet'imizin temeli olan Türk kimliği parçalanarak yerine etnik kimlikler konulmaya ve Türkiye bir iç savaşa, bir Türk Kerbela'sına itilmeye çalışılmaktadır.
Atatürk'ün erken ölümü ve takipçilerinin onun fikrî ufkunu kavrayamamaları, hatta bir kısmının bilinçli bir şekilde Atatürk'ün fikrî mirasına ihaneti, millî devlet projesinin yarım kalmasına neden olmuştur. Atatürk'ün vefatı ile Türk milliyetçiliği ideolojisi devletin resmî ideolojisi olma niteliğini görünürde korusa da özünde yitirmiş, siyasal bir program olmaktan çıkarak daha İnönü döneminde içi boş bir bürokratik milliyetçiliğe dönüşmüştür
Gaspıralı İsmail, Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğlu gibi teorik donanım açısından, dönemlerindeki aydınların çok ötesinde bir zirveyi temsil eden beyinlerin oluşturduğu birikimi büyük bir siyasî gerçekçilik ve deha ile siyasal yaşama taşıyan Mustafa Kemal Atatürk, Türk milliyetçiliğini Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ideolojisi yapmıştır.
Bu ağır tehditlerin oluşmasının temel sorumlusu, çürümüş olan siyasal ve bürokratik elitin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu ideolojisi olan Türk milliyetçiliğinden, Mustafa Kemal Atatürk'ün vefat ettiği günden sonra her geçen gün biraz daha uzaklaşması ve 19 Mayıs 1944'te Cumhurbaşkanı İnönü'nün Türk milliyetçiliğini açıkça suçlayan konuşmasından itibaren Türk milliyetçiliğinin terk edilmesidir.
1.170 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.