Avluda Yürüyen Gölgeler Kitap Açıklaması
“Gözleri desem mesela, hangi denizci cesaret edebilir o engin okyanusta kaybolmaya? Hele çatınca o kaşlarını, deli dalgalar dövmeye başlar ya insanın o kıyılarını işte o zaman çivi gibi çakılıp kalırsın olduğun yere.
Hani yağmur sonrası soğuktan titreyen serçe misali, yerlerde sürünürcesine...”
Ne vakit orkideli şehirler yorsa insanı, arka kapıdan çocukluğuna kavuşuyor olgunluk.
Soğuk odalarda, yün yorganların altından odun sobasında pişen ekmekle birlikte, portakal kabuklu ıhlamur çayı kokusu ile uyanışlara “Günaydın!” diyebilmek adına.
Çocuklar büyüdükçe kanatlarını kullanmakta ustalaşır ve doğru uçabildiklerini zannederler ama onların kanatlarının olması varacakları yerin doğru olduğunu göstermeyecektir.
O’nun kanatları vardı ama bu doğru yolda ilerlediği anlamına gelmiyordu.
Bu seven kalbin acıtılmaması gerektiğini “Anka Kuşu” olduğunda anlayacaktı...
İNCİRİ OLMAYAN ŞEHRİN DELİKANLISI
Sana olan duygularımı;
Şair olan yönüm yazmış, anlatmış olabilir.
Ama emin ol ki sevgili!
Varlığın ruhuma değdikçe zorlanmadan art arda sıralanıyordu satırlar.
Kırlarda yenen öğle yemekleri kadar masum,
Bisikletini kapıp sokak aralarına fırlayan Çocuklar kadar heyecan dolu,
Fırından çıkan ekmek kadar sıcak,
Su gibi aziz, serin manzaran.
En derinlere yüzebilmeyi,
Yükseklerde dans edebilmeyi,
Sevinci koluna takıp mutluluğu yakalamayı iyi bilirdi hayallerim.
Kusursuz tamamlardı bu hizmetini.
Ama emin ol ki sevgili!
Kolları iki yana açıp boşluğa kendini bırakan gövdeler için,
Önce güven, sonra cesaret gerekirdi.
İşte O gün!
Teslim oldum güvenin ikametgâhı olan sana,
Ruhlarımızın serseriliğine,
Cesaretin bilgeliğine.
28.12.2023
Huri ÇALIŞKAN
RÜZGÂRIN GELİNİ
Kendine çekişin
Ağız dolusu gülüşlerin
Başımı döndürüyor gerçek
Ben senin büyülü gerçeğinim
Seni zorlayamam
Kalbinde neler olup bitiyor
Bir Ateş Böceği Uykusu
Amansız
Hayatına dokunan güneş
Öteye geçilemeyen geçit
Nerede duracağımı
Nereye yön alacağımı bilmiyorum
Meleklerin fısıltısıydı
SONSUZA DEK
Bu aşk denen o tılsım olmalı
Nereye gitsem, ona dönüyorum
Hiç bir şey bizi yolumuzdan edemez
Adını söylemek için
Can atan bir şeyler var içimde
Sevgin içimde büyüyor
Nasıl başlasam acaba,
bu kutsal yazının ilk sözlerine?”
“Gözleri desem mesela, hangi denizci cesaret edebilir o engin okyanusta kaybolmaya? Hele çatınca o kaşlarını, deli dalgalar dövmeye başlar ya insanın o kıyılarını işte o zaman çivi gibi çakılıp kalırsın olduğun yere.
Hani yağmur sonrası soğuktan titreyen serçe misali, yerlerde sürünürcesine...’’
Avluda Yürüyen Gölgeler Roman'ından
@huri__caliskan
daima sevgiyle
Düşünüyorum; düştüğünde el tutan olabilmek eskitir mi
koca yürekleri?
“Şımarır aman!” deyip sakındıkları onca hisleri, sevgileri nereye
gömüyorlardı eskiden büyüklerimiz?
Ya şimdi bizler ellerinden tuttuğumuz çocuklarımızla birlikte çocukluğumuzu arayıp ince ince ekleyemiyor muyuz?
Kimliklerimize sevgiyi, şefkati ve sarılmaları ve hatta masum papatyaları.
Eylülün Sandığı
Avluda Yürüyen Gölgeler Roman'ından,
@huri__caliskan
sevgiler
sevgilim, canım içi;
ne Eylül yaprağısın, mevsiminde düşmesi beklenen,
ne de bir tohum, fliz almak için cemre'nin toprağa düşmesini bekleyen.
sen Memleketsin, olmadığında Vatan'a hasret kalınan.
sen topraksın, işte benim Vatan'ım burası denilen.
@huri__caliskan
for you and me, with love🕊