Yüzü kıpkırmızı olan Julie, boğazından kopan hıçkırığa engel olamamış, ağlamaya başlamıştı, şimdi öyle yoğun duygularla yoğrulmuştu ki, başta babası olmak üzere bunu kimse anlayamazdı. Avludan merdivenlere doğru seğirten bir subay bu haykırış üzerine birden döndü, bahçenin kemerlerine kadar geldi; bir ara, humbaracıların tüylü şapkaları ardında kalmış olan kızı tanıdı. Sonra da kendisinin verdiği buyruğu bu kızla babası uğruna yine kendi bozuverdi. Ardından, kemerleri kuşatan kalabalığın söylenmelerine aldırmadan, kızı usulca  çekti. Julie, artık, göklerde uçuyordu.Yaşlı adam subaya, ciddi olduğu kadar alaylı bir tavırla, “Julie’nin kızmasının da, sabırsızlanmasının da neden ileri geldiğini şimdi anladım” dedi. “Demek, sen burda görevliymişsin.
İstekayı çektim; birlikte avludan ana lobiye doğru yürümeye başladık. Bir ara başını yana çevirip masanın üstünde duran beyaz güllerle dolu vazoyu gördü. Gülümsedi; gözlerinin kenarlarının kırıştığını gördüm. "Stella, gül mü çalıyorsun? Önce koca bir adımı çaldın, şimdi de sıra güle mi geldi?" Güldüm, uzanıp kulağımın arkasındaki güle dokundum. "Yakaladın beni. Evet çaldım." İstekanın diğer ucunu çekiştirip başını iki yana salladı. "Ona çok daha iyi bir yuva bulmuşsun."
Sayfa 154 - Epsilon YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Genç adam avludan geçerken bana baktı. Düşünce, önduyuş, tevekkül, huzur ve keder dolu bu tatlı bakışı hiçbir zaman unutamayacağım. Bu, bir dostun son dostuna kaybolan hayatını emanet ederken bıraktığı açık ve sessiz bir vasiyetnameydi.
Sayfa 33 - Milli Eğitim Yayınları 1946 BaskısıKitabı okudu
Bir iç avludan geçerken sabahın serin havası beni canlandırdı. Başımı kaldırdım. Gökyüzü maviydi ve güneşin uzun bacalarla aralanan sıcak ışınları hapishanenin uzun ve kasvetli duvarlarının tepesinde geniş açılar oluşturuyordu. Hava gerçekten de güzeldi.
Sayfa 4
Bir halkaya takılı duran terbiyeleri alıp kızağın kenarına ilişti, tırısa kalkmaya can atan atı, donmuş gübrelerin yığılı olduğu avludan geçirdi.
İkisinin de bu avludan çıkıp gitmesine engel olan tek bir şey vardı : Esarete ve köleliğe olan alışkanlık...
Sayfa 113 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Youqing avludan bana seslendi; ona doğru gittim. Çapasına yaslanmış halde ve başı önünde, "Bir sürü kelime öğrendim," dedi. "Güzel," diye yanıtladım onu. Başını kaldırdı, bir an yüzüme baktı ve ekledi: "Bütün bir ömür yetecek kadar öğrendim."
Sayfa 109Kitabı okudu
Avludan gözüken kare gökyüzü de kafesle kaplıydı.Hapishanelerde avlu bir açık alandan çok bir hatırlatma yeriydi.İnsana kaybettiklerini sürekli hatırlatırdı.
Sayfa 261Kitabı okudu
Avludan ayrılırken sorum hala Rüzgarın Evi’nde dolaşıyordu. Rüzgar bir cevap vermese bile pek çoğunu ima ediyordu. Evet. Hayır. Belki. Başka zaman. Yakında.
"Morelli," dedim, "dans edip sarhoş olan bu insanların dünyaya gelirken şansları varmış. Uşakları, dadıları, hizmetçileri olmuş. Yazlığa gitmişler, destekçileri olmuş. Ne güzel. İçlerinden hangisi sıfırdan, kümesten farksız bir avludan buraya gelmeyi becerebilirdi?"
672 öğeden 441 ile 450 arasındakiler gösteriliyor.