Yahudi nesilleri kalplerinin derinliklerinden bütün insanlığa karşı bir kara kin taşımaktadırlar. M.Ö. 586 yılında Buhtunnasır Keldani eliyle maruz kaldıkları küçük esaret M. 70 yılında Kudüs'ü tahrip eden ve heykeli yıkan Romalı Titus'un eliyle maruz kaldıkları büyük esaret, Yahudilerin topluca Babil'e sürgünü; buna ilaveten
Kısaca siyonizm, Avrupa'daki Yahudilerin Filistinin sömürgeleştirilmesi ve orada bir Yahudi devletinin kurulmasıyla çözülebileceğini ileri süren bir harekettir.
Reklam
Üç yüzyılı aşkın bir süre en önemli bilimsel ve felsefi çalışmalar İslam ülkelerinde yürütüldü. Avrupa uyku halindeyken Ortadoğu (ve Müslüman İspanya) çalışıyordu. En önemli merkezler Bağdat, Şam, Kahire ve Kordoba'ydı (İspanya'da). Bu şehirlerin ortak bir özelliği vardı: Araştırmaya değer veren ve hatta kaynak ayıran ve her inançtan alime hoşgörüyle yaklaşan aydınlanmış idareciler tarafından yönetiliyorlardı. Bu harekete Müslümanların yanı sıra Hıristiyanlar ve Yahudiler de katkıda bulundu. Ancak bütün Müslüman idareciler, her kaynaktan bilgi edinmeye sıcak bakmadı; bazıları Kur'an'ın insanın bilmesi gereken her şeyi içerdiğini savundu. Bu gerilimler günümüzde de devam eder. Bilim her zaman yeniliğe açık olan kültürlerde güçlü olmuştur; çünkü dünya hakkında yapılan keşifler sürprizler doğurabilir.
Selâhaddîn Eyyübî'nin yükselişi sırasında Avrupa'ya, Orta Asya'dan gelen bir topluluğun başındaki Prester John adında güçlü bir Hıristiyan kralın Batı Asya'yı istila ettiği ve Müslüman ordularına öldürücü bir darbe vurduğu şeklinde bir haber ulaştı. Papa III. Alexander bu papaz-kralla faydalı bir ittifak kurup onun, Asya'daki Hıristiyan hakimiyetini destekleyebileceği umuduna kapıldı. Bu sebeple Papa, Müslümanlara karşı yardımını temin üzere özel tabibi Philip'i bu gizemli hükümdara gönderdi. Seyyahımız Benjamin, Prester John'la ilgili konularda bilgi veren ortaçağın nadir müelliflerindendir. Bunlar Oğuzlar veya Küffaru't Türk adı verilen, Tataristan steplerinden akıp gelen vahşi, yassı burunlu Moğol kalabalıklarından başkaları değildir. Benjamin bunlar hakkında: "Küffaru't-Türk rüzgara tapan, kırlarda yaşayan, ekmek yemeyen ve şarap içmeyen, hayatlarını çiğ, pişmemiş et yiyerek devam ettiren bir halktır. Onların burunları yoktur. Burun yerine nefeslerini iki küçük delikten almaktadır. Temiz murdar ayırımı yapmadan her çeşit hayvan etini yerler."
Mağrur bir Papa'nın girişimlerine karşı kendilerini korumak ve rahipler tarafından kışkırtılan safdil halkın suikastlerine karşı kendilerini güvenlik altına almak için, Avrupa'nın birçok hükümdarı, taç ve tahtlarını, hükümdarlıklarını ve hukuklarını özellikle Allah'tan almış olduklarını ve eylemleri hakkında Allah'tan başka kimseye hesap vermek zorunda olmadıklarını öne sürdüler.¹
Sayfa 242 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Avrupa devletleri başlangıçta Osmanlı Devleti'ne karşı Birlik içerisinde hareket etmekteydiler fakat menfaatler çarpışıp da mesele hasta adamın mirasından en büyük payı kapma noktasına gelince paylaşma üzerinde bir birlik sağlanıncaya kadar sağlanıncaya kadar Osmanlı Devleti'nin hali hazırdaki durumunun korunmasına çalışarak hakkında fazlasını almaması için birbirlerine engel olmaya başladılar.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.