"Ey güzel insan, sen de onun gibi bir tutkunun esiriysen, onun acıları sana avuntu olsun, eğer yazgından veya kendi hatandan dolayı bir arkadaş bulamıyorsan, bu küçük kitap dostun olsun."
Bugüne değin okuduğum en güzel önsöz
"Ey güzel insan, sen de onun gibi bir tutkunun esiriysen, onun acıları sana avuntu olsun, eğer yazgından veya kendi hatandan dolayı bir arkadaş bulamıyorsan, bu küçük kitap dostun olsun."
Reklam
Din, seçim ve uyum sağlama oyununu kısıtlar, çünkü herkese kendi mutluluk edinme ve acıdan korunma yolunu dayatır. Tekniği, yaşamın değerini düşürmek ve gerçek dünyanın tasarımını sanrılı bir biçimde çarpıtmaktır; bunun da ön koşulu zekanın sindirilmesidir. Bu bedel sayesinde, ruhsal bir çocuksuluğu zorla sabitleştirme ve kitlesel bir sanrıya dahil etme yoluyla, din pek çok insanı bireysel nevrozdan uzak tutmayı başarır. Ama bundan daha fazlasını da pek başaramaz. Söylemiş olduğumuz gibi, insanları mutluluğa götürebilecek pek çok yol vardır, ama insanı mutluluğa götüreceği kesin olan hiçbir yol yoktur. Din bile vaadini yerine getiremez. Mümin "takdiri ilahi"den bahsetmek zorunda kaldığında, acı karşısında kendisine son avuntu olanağı ve haz kaynağı olarak yalnızca koşulsuz boyun eğmenin kalmış olduğunu itiraf etmiş olur.
Ey güzel insan, sen de onun gibi bir tutkunun esiriysen, onun acıları sana avuntu olsun, eğer yazgından yada kendi hatandan dolayı bir arkadaş bulamıyorsan, bu küçük kitap dostun olsun.
Duvarlar sürekli yer değiştirirken o sırada matem tutanlar bulamazlar hiçbir avuntu ve bu muazzam mavi dünyamız bir yapraklar evi gibi gelir göze rüzgar esmeden hemen önce
Sayfa 613 - Monokl EdebiyatKitabı okudu
Binbaşı atı sürdü. Bu kez dört nal, uçuyoruz. En rahatı dört nal. Çünkü dört nalda, benim gibi acemi binici çalkalanmıyor. İhtiyat bölüğünün önüne gelince, Binbaşı birden atını yine durdurdu. Ben yine uçtum ki, bu seferki uçuş, Hazret-i İsa uçuşu... Allah'ını seven beni tutmasın. Ben uça uça, doğruca... Nereye biliyor musunuz? Önümde, at üstünde duran Binbaşı'nın sırtına... Yeryüzünde bir insan için bundan büyük bir terslik olamaz. şimdi, Binbaşı'nın atı üstünde iki kişiydik: Binbaşı ve habercisi... Belalar içinde, yine de insanoğlu bir avuntu bulabilmeli. Binbaşı'nın arkasına düştüm, ya önüne düşseydim... Binbaşı başım çevirip: - O ne? diye bağırdı. Kendimi yere attım. - Efendim... diye başlayıp bi şeyler kekeledim. İyi ki Binbaşı üstelemedi. Kendi atıma sıçradım.
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ey güzel insan, sen de onun gibi bir tutkunun esiriysen, onun acıları sana avuntu olsun, eğer yazgından veya kendi hatandan dolayı bir arkadaş bulamıyorsan, bu küçük kitap dostun olsun.
Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
"Mama Nono biraz ötemizde köpeğiyle oynayan bir adamı işaret etti. "Şuna bir bak!" dedi. Adam elindeki topu atıyor, köpek topun peşinden ok gibi fırlıyor, yere düşer düşmez hatta çoğu zaman havada- topu kapıp sahibine geri getiriyordu. "Eğer zihninden geçen her düşüncenin peşinden koşarsan, sen de o köpek gibi olursun"
Hoca sağlam tarih bilgisini didikledi: Ertuğrul Gazi'yi, Os­man'ı, Murat Hüdavendigar'ı ve sonra Yıldırım'ı, Fatih'i, Kanunu Süleyman'ı düşündü. Büyük zaferleri, büyük bozgunları, bilhassa bunları hatırladı. Yıldırım'ı, o korkunç yenilişi, o yürek paralayıcı çöküp dağılışı bütün yönleri ile hatırladı. Bugünkü durum onun yanında bir avuntu gibi kalırdı. Böyle iken ne olmuştu? Osmanlı ruhu idi bu ... Bu mucizeler pınarı idi, bitmez tüken­mez iman yaratıcılık ve kudret pınarı idi. Asıl felaket bu pınara sırt çevirmek, bu pınarın gözlerine taş tıkamak değil de ne olurdu? Hayır. Hoca'nın aklı ve gönlü başka türlü düşünmeye, Çele­bi Mehmed'e ve Yavuz Sultan Selim emanetine ihanete razı ola­mıyordu. Dahası da vardı. Kuvayı Milliye denilen bu hareket iddia etti­ği hedefe varsa ne olacaktı? Bir devlet kavgasıdır başlamayacak mıydı? lhtiraslar başıboş kalıp binbir dalavere, çeşit çeşit gad­darlıklarla milletin başını yemeyecek miydi? Devlet temelinden yıkılmayacak mıydı? Yeni bir devlet kurmak kolay mıydı? Bu iş çete reislerinin harcı mıydı? Osmanlı ülkesini, Osmanlı Devleti kurtarabilirdi, kurtulu­şun belki en zor, en dolambaçlı, en yorucu yolu bu olacaktı, ama bu yol en emin yol olacaktı.
Sayfa 131Kitabı okudu
Bu yüzden akranlarımın karşısında bir kahin gibi doğrulmaya cesaretim yok ve de onlara hiçbir avuntu sunmamış olduğum yakınması karşısında boynumu eğiyorum: çünkü en temelde tümünün istediği avuntudur - en vahşi devrimciler bunu en erdemli inançlılardan daha az tutkuyla istemezler.
Reklam
Ölüm için hiçbir şey avuntu olamaz. Ölümün kaçınılmazlığı, değeri, atılan bu adımın önemi konusunda söylenen bütün sözler onun yalınlığını ve korkunçluğunu artırmaktan ve hükümlü bir insanın acı gülüşü gibi durumun ölçüsüzlüğünü kanıtlamaktan başka bir işe yaramaz.
Sayfa 212
“Ey güzel insan, sen de onun gibi bir tutkunun esiriysen, onun acıları sana avuntu olsun, eğer yazgından veya kendi hatandan dolayı bir arkadaş bulamıyorsan, bu küçük kitap dostun olsun.”
Sayfa 1 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Ey güzel insan, sen de onun gibi bir tutkunun esiriysen, onun acıları sana avuntu olsun, eğer yazgından veya kendi hatandan dolayı bir arkadaş bulamıyorsan, bu küçük kitap dostun olsun.
Hayata ayak uyduramamış kimselerin herkesten önce içkiye başvurmaları hiç de rastgele bir olay değildir. Bu gibi kimseler, içkide bir avuntu ve kendini unutma imkânını bulurlar.
Sayfa 237Kitabı okudu
904 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.