Burada, doğruya doğru, bize zılgıt çekilmiyordu, hatta bizimle yumuşak bir ses tonuyla konuşuluyordu, bize hep ölüm dışındaki konulardan söz ediliyordu, ancak yine de mahkûmiyet kararımız daima, imzalamamız istenen her kâğıdın bir ucunda, bizi düşünerek alınan her önlemde, gayet açık ve seçik bir biçimde yer alıyordu: Yaka kartları... Künyeler...
Anne bir adım ileri çıktı. Jeb ona, bırak, ben hallederim gibi bir işaret yaptı, ama kadın ona karşı çıkarak, “Gerçek şu ki Max. sen Okul’dasın,” dedi.
“Yok ya. Dur, bir tahminde bulunayım. Ben bir tür kuş-çocuk meleziyim. Ve sen beni ele geçirip bir hastane yatağına bağladın. İddiaya girerim, kanatlarım da vardır. Yanılıyor muyum?”
Anne Walker, “Hayır. Anlamıyorsun,” diye devam etti heyecanla. “Sen Okul’dasın Max, çünkü Okul’dan hiç ayrılmadın. Geçen beş ay boyunca yaşadığını sandığın her şey bir rüyaydı.”
Ey insanlar! " Sözümü iyi dinleyiniz! Bilmiyorum belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.
"Ashabım! bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise bu aylarınız nasıl mukaddes ay ise bu şehriniz (Mekke) nasıl bir mübarek şehir ise canlarınız, mallarınız, namuslarınızda öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden
İşte yine içten içe sessizce
Kurulan çatısına yepyeni bir şiirin
Hiç söylenmemiş sözcükler taşıyor
Ay yağmurlarıyla yıkanan gözlerin
Of değil artık ne olur
Çocuk çiçek ve müzik
Bir de aşk
Bir de dostluk ve kavga olsun sözlerin..