Elimden geleni yapacaktım ama bir şeyden emindim: Durumu şimdi kontrol altına almazsam korumalar bana hükmedeceklerdi. Tahtı elde edebilir ama her şeyi kaybedebilirdim.
Ben kendime güveniyordum ama bazı günler kendimden bile şüpheye düşüyordum. Şüphenin beni dürüst tutacağını düşünüyordum. Belki de kendimi kandırıyordum. Belki de kimse böyle bir güce sahip olup adil ve dosdoğru kalamazdı.
Böyle bir günü harcamaktan nefret ediyordum. Demek istediğim, bir prensestim. Sadece bu bile, çalışmak zorunda olmadığım anlamına gelmez miydi? Hayır. Ama bir peri prensesiydim. Altın dilesem büyülü bir biçimde elimde bitmez miydi? Keşke.
Karanlık derlerdi ona. Kraliçe “Karanlığım nerede? Bana karanlığımı getirin,” derdi. O emir yakın zamanda birinin kanının akacağı veya öleceği anlamına gelirdi. Garip olan, Doyle’un şimdi benim Karanlığım olmasıydı.
Bazı insanlar unvanlara saygı duyulmasına tepki verirdi ama bazılarını da harekete geçirmek için tehdit etmek gerekti. Ve tehdit etmenin bir yolu da ilk ismini kullanmaktı.