“Çocuktum, ufacıktım, ama yüreğimde koca bir dert, koca bir acı, koca bir ateş vardı. Hüzün müydü, melal miydi, istek miydi, hasret miydi, neydi ki? Ben büyüdüm, o büyüdü. Yel esti eyyam geçti... Günler günleri, geceler geceleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı durdu. Artık onu içime sığdıramaz oldum. Bu, ne hüzündü, ne kederdi, ne sevinçti, ne istekti, ne de melal... Meğer bu, senden bir haberci, bir sözcü, bir müjdeciymiş, ne bilirdim ben? ” Sâmiha AYVERDİ/HANCI/ Syf:40
aylar yıllar geçti ne mi öğrendim her mevsim bana sonbahar bir şey daha öğrendim bir kez daha büyüdüğümü ... (ilke)
Reklam
480 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Ah bu kitap! 5 saatimi aldı ve son sayfalara geldiğimde artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Hala alıntıları okurken bile gözlerim doluyor. İçimde bir sızı,içimde bir yara. Aylar geçti okuyalı ama arada hatırlarım yüreğim sızlar,acaba derim. Sonunu hiç sevmedi yüreğim ama bir yandan mantığım da en doğrusu belki de öyledir dedim. Düşünürüm arada aynı durumda biz olsaydık,en sevdiğimiz olsaydı diye. Ah Clark! Ah Will! Sevgili Jojo Moyes nasıl bir hikaye anlattın ki bize şu satırları yazarken bile içim sızlıyor. Çok güzel bir hikaye. Duygusal modunuza göre ağlayıp ağlamamanız değişebilir ama hayattaki bazı kararları farklı yönden düşünmenizi sağlıyor.
Senden Önce Ben
Senden Önce BenJojo Moyes · Pegasus Yayınları · 201329.4k okunma
Upuzun günler geçti gidişinin üstünden, uçuşunun üstünden haftalar geçti, kayboluşunun üstünden aylar… Nedenini hala anlayabilmiş değilim. Bir nedene bağlanması da gerekmiyor zaten, kimi şeylerin nedeni yalnızca kendileri olmalı ve öyle kalmalı. Üstelik, insana kendi yaşamı bile büyük geliyor kimi zaman; ne yapsa, kimi sevse, kimlerce sevilse, hangi işlerle uğraşsa ve nerelerde gezip dolaşsa, bir türlü dolduramıyor. Her şeye karşın derin boşluklar kalıyor önümüzde arkamızda…
Sayfa 18
Sık sık başı ağrıyordu. Çok ders çalışmasına rağmen "anne çok çalışıyorum fakat unutuyorum" derdi. Bakkala birşeyler almaya gönderdiğimde ne alacağını unutuyordu. Not tutmaya başladı, not tutmasa unutuyorum diyordu. Keşke o zaman farkına varsaydım diye kendimi suçluyorum. Biz çok ders çalıştığı için belki zihni yoruluyor diye
Ama sahiden beyaz bir gemi İstanbul limanına girmeye tövbe etmiş gibiydi. Haftalar, aylar geçti, yata benzer bir şeyin Marmara’nın, yahut Boğaz’ın mavi suları üzerinden süzülüp geldiği görülmedi. İkinci Dünya Harbi’nden az önceki sıralarda olduğu için, belki lordlarda pek gezip dolaşma hevesi yoktu. Ama buna rağmen, bazı tuttuğunu koparır, sebatlı ressamlar ümitlerini kesmiyorlar, günün birinde herhalde beyaz bir yatın Sarayburnu’nu dönerek Kızkulesi’nin önüne demirleyeceğine inanıyorlardı. Beklemekten bıkıp yorulan, o gün bu fırsatı kaçıracak, fakat sabredip ümit kesmeyen kazanacaktı.
Sayfa 23
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.