Herkes kitap dünyasının en iyi kadın karakteri karşısında eğilsin: Sloane. İlk kitapta yan karakter olmasına rağmen yıldız ışığı parlıyordu ama bu kitapta tam olarak "main character energy"yi arşa çıkardı. Zekası, güzelliği, korkusuzluğu, özgüveniyle göz kamaştıran kızımız onu tanıyan her erkeğin başını döndürüyor ama en büyük başarısı dünyanın en huysuz ve tehlikeli mafya babasını kendine aşık etmesi. Declan ile aralarındaki çekime kapılmamak imkansız. İşte ilk kitapta eksik olan şey buydu ya: karakterlerin iletişim kurarak, birbirlerinin en olmaz anlarda sınırlarını test ederek aralarındaki bağı ve çekimi güçlendirmesi. Ben bunu seviyorum. İlk kitapta Kage'in Natalie'yi görür görmez delice aşık olması ve sen benim için yaratılmışsın, senin için dünyayı yakacağım tavırları benim için bir eksiydi. Aralarındaki şey tamamen fiziksel bir çekim gibiydi, aşk, ruhsal bir bağ göremedim. Evet, bence tehlikeli ve ateşli bir mafya babasıyla tanışıp hayatının değişmesi olasılığı bile birini ilk gördüğün anda senin için yaratıldığını anlamak olasılığından fazla. Aynen öyle. İlk görüşte aşk karşıtıyım, zaten aşk değil o, aşk olsa duramazsınız olsa olsa arzudur. Neyse, demek istediğim ilk kitaptan daha iyi bir ikili dinamiği vardı. Sloane zekice cevapları ve sarsılmaz karakteriyle Declan'ın olduğu kadar benim de aklımı başımdan aldı. Zevkten gözümün döndüğü yerler, gülmekten kendimi alamadığım anlar çok fazlaydı. Tüm kurgu kadınlarının kraliçesi unvanını şimdilik sana veriyorum Sloane.