Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bana o kadar iyi gelen evin boş olması değil belki de, ya da sadece o değil de aynı an da iki eve birden sahip olma duygusu, gündüzleri için bir ev ve akşamla gece için de daha uzaktaki bir başkası. Bunu anlıyor musun? Ben anlamıyorum ama öyle.
141 syf.
10/10 puan verdi
·
4 günde okudu
“İnsanın Anlam Arayışı” İncelemesi
İnsanın Anlam Arayışı kitabı iki ana bölümden oluşuyor. İlk bölümde, yazar Frankl’ın; Nazi Almanyası döneminde kurulmuş olan, en büyük ve en ağır -insanlık dışı- işkencelerin yapıldığı, tutukluların bir günü bir lokma ekmekle geçirdikleri ve ağır işlerde, zorlu hava koşullarında binbir türlü hastalıkla çalışmak zorunda kaldıkları, Auschwitz
İnsanın Anlam Arayışı
İnsanın Anlam ArayışıViktor E. Frankl · Öteki Yayınevi · 199835,5bin okunma
Reklam
392 syf.
9/10 puan verdi
Selamm.Bugün sizlere @arkadya_kitap çıkan en son kitap ile geldim.Yazar Laura Lippman ‘nin kaleme aldığı kitabımız gizem-polisiye türünde.Ayrıca kitabımız gerçek olaydan esinlenerek yazılmış.Ama bu kitaba sadece gizem-polisiye türünde yaklaşmak haksızlık olur.Çünkü kitapta aynı zamanda 1965’li yılların Amerika’sında kadın olmanın nasıl da üzücü
Göldeki Kadın
Göldeki KadınLaura Lippman · Arkadya Yayınları · 20248 okunma
“Ben sana bir şey söyleyeyim mi? Hayat hiç kimseye iyi davranmıyor, seninle bir alakası yok herkes aynı şeyi yaşıyor o yüzden hiç üstüne alınma. Sen güzel anılar biriktir güzel şeyler yaşamaya bak, güzel anıların olsun…” (Leyla ile Mecnun)
çabalayıp, bitmesin diye uğraştığım ilişkide karşı taraftan tek bir adım bile gelmeyince gerçekten kahroluyorum ama kendime saygım da olduğundan bırakıp gitmek geliyor sadece elimden. sonra acaba ben mi suçluyum, çok mu şey bekledim diye düşünüp duruyorum. zamanla kafamda kurmadığımı hayat bana hep gösteriyor. bu biraz buruk aynı zamanda mutlu da bir bitiriş oluyor.
Abraham Lincol'ün Öğütlerle dolu mektubu :
"Yapabilirseniz , ona kitapların ne kadar harika olduğunu öğretin...Ama aynı zamanda ona gökyüzünde ki kuşların , güneşte ki arıların , yemyeşil tepelerde ki çiçekleri ölümsüz gizemini düşünmesini sağlayacak sesiz zamanı da tanıyın " diyordu. " Ona başarısız olmanın kopya çekmekten çok daha onurlu olduğunu öğretin ."
Reklam
Ben uyumaya çalışan bir bedendim ve aynı zamanda uyanık kalmaya çalışan bir zihin.
Aslında sevmediğim ve sevmeyeceğim tarzda birine karşı takıntı geliştirdiğimi fark ettim. Nedenini bir türlü anlayamıyordum. Aslında onu sevmediğimin çok farkındayım, o da bana karşı aşırı ilgisiz. Bana ilgisinin olup olmaması benim için önemsiz olmalı hislerime göre ama yine de ilgi bekliyorum. Geçen bir videoyla karşılaştım ve bu durumumun sebebini daha iyi anladım. Bunu kendimi sevgiye layık olduğuma inandırmak için yapıyormuşum. Belki bencillik gibi görünebilir ama öyle de değil. Birisi bana ilgi göstermesi gereken bir durumda-bunu ortalama bir insanı baz alarak söylüyorum- ilgi göstermezse kendimi değersiz hissetmem ve aslında onun beni sevmesi gerektiğine kendimi inandırmam sonucu yapıyormuşum. Bunu öğrenince bana bir aydınlanma geldi ve kimsenin beni sevmesine ihtiyacım olmadığı düşüncem pekişti. Bazı insanlar bizden hoşlanmayabilir, biz bazı insanlardan hoşlanmayabiliriz. Bunun için de geçerli veya geçersiz sebeplerimiz olabilir ve hatta bir sebebimiz dahi olmayabilir. Bazen birini ulaşılmaz görebiliriz veya başkası bizi öyle görebilir. Her neyse ben bu vesileyle bir kişiyi gerçekten sevip sevmediğimi fark ettim. Aynı problemi yaşayan varsa aydınlanır inşallah.
Sonra her şeyimiz oldu. Yokluğun zenginliğini unuttuğumuzdan, dilimize de bir söz pelesenk oldu, “Ben çok yokluk yaşadım, çocuğum yaşamasın.” Yaşatmadık. İyi bir şey yaptığımızı sandık. Her sabah televizyonu rahatça açmaya başladı evlatlarımız. Kahvaltıya tabletleri eşlik etti. Yolculukta son model telefonlarımızı verdik ellerine korkusuzca. Okula yollarken akıllı saatler taktık kollarına. Tabii çocuğum, dedik. Eksik kalma. Yenisi mi çıkmış o cihazın, hemen alalım. Oyun mu indireceksin, getir şifre gireyim. Çizgi film mi izlemek istiyorsun, sen aç ben mısır patlatıp geleyim. Evlatlarımızın zihinleri makinalar tarafından ele geçirildi böylece. Yavaş yavaş da değil üstelik, gayet hızlı geçirildi ele. Hayal kurma yetileri ellerinden gitti önce. Hepsi aynı karakterden, aynı bebekten, aynı oyundan bahsetmeye başladı. Gözlerini kapattıklarında dün gece izledikleri çizgi film geldi akıllarına. Hayal güçlerinin ardından oyun kurma becerileri yok oldu. “Hadi yavrum azıcık oyna kardeşinle.” diye her seslenişimiz aynı cevapla karşılık buldu, “Ne oynayacağız anne, aklıma hiç oyun gelmiyor.” Nasıl gelmiyor yavrum, diyemedik. Bunca oyuncağın arasında nasıl oynayacak bir oyun bulamıyorsun. Dikiş diken makinan bile var. Düğmesine basınca yürüyen robotun var. Kumandayla çalışan araban var. Nasıl gelmiyor aklına bir oyun? Diyemedik. Bunun yerine iyi o zaman git de televizyon izle azıcık, niye başımda söyleniyorsun sıkıldım diye, dedik. Aferin bize, bu gurur hepimizin .
Sen bu şiiri okurken yarın gene aynı yerde, Ben hep sana bakacağım kaç dağın, kaç denizin ötesinde...
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.