Mevcut bir savaşın ortasında seni evim vururken gördüm. Devam etmeliyim diyordum ki Haricindeki her şey kayboldu. Aynı saftayız diye destek olacaksın sanıyordum . Daha kolay vurabilmek içinmiş her şey. Düşman senmişsin. Kendinle olan savaşında seni kurtarıp sana yenilme inceliği. Mevcut bir savaş; hayattır. Ben hayatın akışında, bu yolda beraber yürüdüğümü sandığım kişinin kalbimi katletmesinden bahsediyorum. Herkesin savaşı kendi hayatıdır . Ve evi tek bir kurşun yememiş olan kurşunu atandır.
Çocukken öyle yandı ki canım , Ufacık gözleri yarınlara umutla bakan bir çocukken insanlar yüzünden Lehte ırmağından kana kana su içtim , Hades beni görünce dehşete kapıldı , normalde o alırdı insanları geçirirdi ölümün derin ormanlarından , ben katlettim onu , yerin 7 kat altına gömdüm , çocukluğum serseri , hoca girer kapıdan , şikayetler
Reklam
Türk Tipi Motivasyon: Bu mal yapıyorsa ben de yaparım. Türk Tipi Empati: Aynı şeyi senin anana bacına yapsalar iyi mi? Türk Tipi Sosyoloji: Elalem ne der? Türk Tipi Felsefe: Çok düşünme, kafayı yersin Türk Tipi Sevgi: Ya benimsin ya kara toprağın Türk Tipi Adalet: Allah'ından bul
Var-oluş-çu-luk
Egzistansiyalizm ya da dilimizdeki haliyle Varoluşculuk "bana göre" bir felsefi akımdan ziyade daha çok bir edebi akımdır. Lakin salt bir edebi akımdan bahsetmiyorum. İşlediği konu itibariyle değil, dönemin yazım şekli itibariyle bir edebi akım. Bunu en net gördüğümüz iki Varoluşçu var: Camus ve Sartre. Camus'un Yabancı'sı ile Sartre'ın Bulantı'sı sanki bir bağlamda aynı anda ele alınmış gibi... Veyahut Veba veya Duvar bu çizgide ilerler. İşlediği konu itibariyle ise dönemin Aydınlarının dünyadaki gelişen olaylara nasıl bir şekilde ayna tuttukları gözler önüne serilir. Bir sıkıntı, bulantı, kargaşa, vurdumduymazlık ve soyutlanmıșlık gözümüzün önünde raks eder. Boş boş okumayıp, backgroundunda neler döndüğünü anlamak için bir tutam felsefe çoh eyi olacaktır. Filsefe ilen kalın. Ben buralardayım.
Gözyaşlarıma say
Unuttugumu sanmıştım senı. Bunca zaman unutmak için o kadar cabaladım kı, saçma sapan ınsanları hayatıma aldım belki unutturur diye. Yeni seylerle uğraşmaya basladım. Hiç biri unutmama yetmedi. Unuttuğumu sanarken daha çok bağlanmışım sanırım. Her şey geçti,tam unuttum artık düşünmüyorum senı derken bir anda hiç beklemediğim şekilde karsıma
Neden daha önce göze almadın? “İşim gücüm yokken…Açlıktan ölürken…şimdi kimsem o zaman da aynı adamdım, insan olarak, sanatçı olarak aynı Martin Eden’dım; o zaman neden yapmadın? Kafamı duvardan duvara vura vura kendime sorduğum soru buydu. Sadece senin için değil, herkes için sordum. Görüyorsun değil mi, değişmedim ben. Gerçi bana biçilen kıymetteki gözle görülür ve ani artış nedeniyle bu konuda sürekli şüphelerimi gidermem gerekiyor ama değişmedim. Aynı kemiklerin üzerinde aynı ten, ellerimde aynı, ayaklarımda aynı on parmak. Aynı adamım. Ne yeni erdem sahibi oldum ne de yeni bir gücüm var. Beynim, eski beyin. Edebiyatta veya felsefede yeni bir fikir ortaya atmadım. Kimse beni istemezken hangi kıymete sahipsem şimdi de öyleyim. Şu anda kafamı en çok kurcalayan şey, beni neden istedikleri. Beni kendim olduğum için istiyor olamazlar çünkü hala eskiden istemedikleri kişiyim. Demek ki beni başka bir şey için, benim dışımda bir şey için, ben olmayan bir şey için istiyorlar! Gördüğüm kabuldür bu. Halbuki o kabul ben değilim. İnsanların kafalarındaki bir şey o. Sen de mi bunun için, kabul ve para için mi istiyorsun beni?”
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.