Kronolojik önceliği elinde bulundurmadığını varsaysak bile, en azından üç nedenle, deri bütün diğer duyular karşısında yapısal bir üstünlüğe sahiptir. Tüm bedeni kaplayan tek duyudur. Bizzat kendisi de, fiziksel yakınlığın ruhsal yakınlığı beraberinde getirdiği birbirinden ayrı birçok duyuyu (sıcaklık, acı, temas, basınç ... ) içinde barındırır. Nihayet, Freud'un 1923'te üstü örtülü biçimde işaret ettiği gibi, dokunma, beş dış duyu içinde dönüşlü bir yapıya sahip olan tek duyudur: Parmağıyla bedeninin kısımlarına dokunan çocuk, birbirini tamamlayan ikiduyumun, hem bir parça dokunan deri olma hem de bir parça dokunulan deri olma duyumlarının deneyimini aynı zamanda yaşar.
Öteki duyusal dönüşlülükler ve sonra da düşüncenin dönüşlülüğü,
dokunsal dönüşlülük modeli üzerine kurulur.