Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
sd
sd
@ayojkk
Öğrenci
Lisans
Ankara
68 okur puanı
Kasım 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Stephen King'in okuduğum üçüncü kitabıydı. Okuduğum diğer kitaplara göre daha dehşet vericiydi diyebilirim. Akıcı bir kitaptı ama korku türünde olduğu için bir süre "ben ne okudum" dedirtiyor.
Hüseyin Rahmi'nin okuduğum ilk kitabı oldu. Elimde fazlaca süründü, anlamadığım şekilde. Halbuki kitap öyle bir kitap değil. Gayet akıcı hatta Gürpınar'ın bu kadar romantik yazması beni çok şaşırttı. Sabahattin Ali okuduğumu sandım mektup kısımlarında. Hoşuma giden bir kitaptı. Dili sade ve akıcıydı, sağ olsun çevirmen de altına açıklayıcı notlar düşmüş.
Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaçHüseyin Rahmi Gürpınar · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202117,5bin okunma
Stephen King benim çok geç tanıştığım bir yazar oldu. Ama bazı şeyler zamanından önce ortaya çıkmaz diyerek kendimi avutuyorum. Kendisinin okuduğum üçüncü kitabı Yeşil Yol, beni oradan oraya fırlattı diyebilirim. Filmini de henüz izlememiş birisi olarak söylüyorum ki bence kesinlikle kitabını okumalısınız. Bu kitap sizden bir parça taşımıyor olsa bile size yeni bir bakış açısı kazandırabilir. Ben mesela Edgecombe’un söylediği gibi John Coffey’i asla unutamam, unutmayacağım. Bazı karakterler kurguda kalmaz, onların gerçekte var olduğunu bilirsiniz ya da buna inanmak istersiniz. Ben inanıyorum. Coffey kadar kalbi sıcak ve temiz kalpli birisiyle henüz tanışmamış olabillirsiniz.
Kitap bir hapishanenin E bölümünde geçen olaylardan bahsediyor. Elektrikli ile tanışınca çok üzüleceksiniz. Yer yer sizi şaşırtan bölümler olacaktır. Yazarın tarzı böyle diyebilirim zaten daha önce okuduysanız bilirsiniz
Okur Takip Önerileri
İrade Terbiyesi kitabı altını bol bol çizmek istediğim bir kitaptı. Kütüphaneden alıp okuduğum için yapmadım o yüzden bol bol alıntı yaptığım bir kitap oldu. Zaman olarak çok önce yazılmış bir kitap olsa da bence zamanın ötesine ulaşmış bir kitaptı. Sadece bazı noktalarda o zamana ait öğütleri var ve özellikle erkekler için yazılmış bir kitap gibi geldi bana. Lakin verdiği mesajlar, psikolojik çıkarımlar, tavsiyeler herkesin üzerine alınabileceği şekildedir. Ben irademin zayıflığı ve zayıf yanlarını nasıl düzeltmem gerektiği ile ilgili bazı dersler çıkardım. Gün içinde ne kadar zaman kaybettiğimi fark ettim. Zamanı şekillendirmem gerektiğini ve plan yaparak uymam gerektiğini bu şekilde disipline olabileceğimi öğrendim ama yazarın dediği gibi harekete geçmek de en az düşünmek kadar önemlidir. Harekete geçmedikten sonra düşünce sadece kalır. Ayrıca tefekkür etmenin önemini anlamış oldum. Bence yavaş ve sindire sindire okunması gereken bir kitaptı. Öğüt verici bir kitap olduğu için puanlamak istemiyorum. Okumak isterseniz bence vakit kaybı bir kitap değil.
Agatha Christie'nin okuduğum ikinci kitabı Doğu Ekspresinde Cinayet oldu. Güzel de oldu. Kitabın her sayfasında aha bu dediğim hiçbir şey doğru çıkmadı :) Kitap inanılmaz hızlı bir şekilde ilerliyor ve elinizden bırakmak istemiyorsunuz. En azından benim için öyleydi. Kitabın son sayfalarına kadar tahmin yürüttüm ve sonunu gerçekten böyle beklemiyordum. Bu güzel anlamda, yani hayal kırıklığına uğramadım. Zaten güzelliği de burada değil mi? Okurken birebir içinde yaşadığım bir yazar kendisi. Diğer kitaplarını da okumak için can atıyorum. Klasiklerden sıkıldıysanız veya polisiye seviyorsanız mutlaka şans vermeniz gerekiyor. En iyi kitaplarından kesinlikle birisinin bu kitap olduğunu düşünüyorum.
Kitabın içeriğine gelecek olursak bazılarımızın tanıdığı, bazılarımızın da tanımakta geciktiği Hercule Poirot isimli dedektifin muhteşem zekasıyla, olayları görme yeteneğiyle ve yaptığı doğru çıkarımlarla bir cinayeti iki şekilde çözümlemesini anlatıyor.
Elbette bu ülkede yaşayan her bir birey biliyor ki Türkiye Cumhuriyetinin her karış toprağı kanla kazanıldı. Kan dökülen bir şehir, her bir ilçe, kısacası her karış toprağının hikayesinde var olan ismini bilmediğimiz birçok kahraman var. Halide Edip Adıvar, Kurtuluş Savaşı'nda mitinglerde konuşmalar yapıp halkın umudunu yeşertmiş manidar ve o
Carrie… Okumakta hiç zorlanmadığım ama duygusal anlamda biraz üzüldüğüm bir karakter oldu. Stephen King’in ilk romanı ve Türkçe adı ‘’Göz’’ olan bu roman için çok vakit ayırmanıza gerek yok. Gün içinde birkaç saatte bitirebileceğiniz bir kurguya sahip. Stephen King’in ilk yazdığı roman olduğu için ben de bu kitapla okumaya başlamak istedim. Hiç pişman değilim diğer kitaplarının çok daha iyi olduğunu biliyorum ve onları okuduktan sonra Göz kitabı basit kaçabilirdi ama şu an basit bir kitap olduğunu düşünmüyorum. İlk kitabı olmasına rağmen kurgusu da dili de çok iyiydi.
Kitap Carrie isimli bir kızın annesiyle ilişkisi yüzünden sosyal hayata sağlayamadığı uyumun ve genetiğinden gelen TK özelliğiyle yaşamasını ve bunlar yüzünden bir kasabaya ve Carrie’nin gittiği liseye olanları anlatıyor. Her sayfası merakımı giderek arttıran bir kitaptı. Carrie için üzülürken yaptıklarına kızabiliyorsunuz. Yine de kurunun yanında yaşta yanıyor maalesef ki. Bu arada ben hala annesine karşı çok öfkeliyim. Düzey olarak ağır bir roman değil.
Mutluluk kitabı Ömer Zülfü Livaneli'nin okuduğum ilk kitabı oldu ve anladım ki Livaneli okumak için geç kalmamışım. Çünkü daha önce okusaydım Livaneli'yi anlamak konusunda zorlanacağımı düşünüyorum. Bu yazardan kaynaklı değil. Yazarın dili yalın ve akıcı lakin ben şu anki ben değildim. Mutluluk kitabının karakterlerini çözümlemek,
Böyle bir kitabın incelemesine nasıl başlanır inanın ki bilmiyorum. Kitaba sevdiğim bir hocamın önerisiyle başlamıştım. Çok güzel bir aşk romanı olduğunu söylemişti. Okurken biraz özensiz davrandım sanırım ama kitabın sonu beni yıktı. Çünkü hiçbir aşk tiye alınmamalı. Bunu kitabın sonunda yazarın cümleleriyle destekleyim:
"Marguerite'in öyküsü kuraldışı bir olay; ama her gün rastlanan türden bir şey olsa, yazma çabasına değer miydi?"
Yazar kitabın başında başrol kadın hariç diğer kahramanların yaşadığını söyler. Romanı daha hüzünlü kılan bir neden bu. Bu kadının aşkını okurken benim gibi hafife almadan okursanız daha çok keyif alırsınız çünkü basit bir aşk hikayesi değil. İçeriğinden bahsedecek olursam da kısaca bir beyefendinin bir yosmaya aşık olması çevresinde gelişen olaylar diyebilirim. Okuduktan bir süre sonra aşkınızın arkasında durmanız gerektiğini daha iyi anlıyorsunuz. Nerede bir aşk görürsem bu romanı hatırlayacağımı biliyorum.
Stefan'ın okuduğum ikinci kitabı oldu. Bence çok güzel oldu. Beklentimin üstünde bir kitaptı. Yazarın anlatımı ne kadar kısa olsa da sürükleyiciydi. Zaten kısa roman yazmak her zaman daha zordur. Az kelimeyle düşüncelerinizi, hayallerinizi doğru ve tam ifade etmeniz gerekir. Yazarımız bize burada korku hissine kapılan bir kadının yaşamından birkaç günü anlatmış. Korkunun bir insanı nelere sürüklediğinden, ne kadara ileri gidebileceğinden bahsetmiş. Bence burada vermek istediği mesaj: Hata yapsanız bile gerçeklerden kaçmamanız gerektiğidir. çünkü gerçekler ne kadar acı olursa olsun, bir şeyi saklamaktan daha iyidir. Kitaptaki kadın da gerçeği söylemediği her an çok büyük rahatsızlık duyuyordu. Oysa gerçeğin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır her zaman. Bence fırsat verilip okunması gereken bir kitap ayrıca sayfa sayısı çok az. Bir günde bitirilebilir.
Evet... Öncelikle bir savaştan çıkmış gibi nefes almak istiyorum. Çünkü Varta'da hiçbir gün sakin geçmemeye başladı. Bir wattpad kitabı olmasına karşın yazarın kurguyu zekice işlemesi, hayal dünyasının genişliği, Efken Karaduman'ın büyüklüğü, Mahinev'in gücü ve bu iki şapşalın aşkı beni hep mutlu ediyor. Okurken keyif aldığım bir romandı geriye kaldı 6... Kitabın içeriğinin değişmesi daha güzel olmuş. Eski kurguyu bilerek okuyunca daha iyi anlıyorsun. Bence okunur bir kitap, sürüklüyor.
Şeker Portakalı... Bu kitabın benim için yeri hep özeldi. Okuduktan sonra daha bi anlama büründü. Zeze'nin küçük yaşına rağmen büyük kalbini, boyundan fazla gelişmiş zekasını okumak çok keyifliydi. Onunla acı çekmek bile güzeldi. Kitap Zeze'nin başından geçenleri, 5 ve 6 yaşları arasındaki kısacık dönemi anlatıyor.
Çokça alıntı yapıp çokça altını çizdiğim bir kitap oldu. Yer yer bilmediğim kelimeler kullanılsa bile anlaşılır bir kitaptı. Günlük gibi olmasına rağmen çok akıcı ilerledi. Yakup Kadri, Türk milletinin köşeye atılıp savaşla, açlıkla, hastalıkla sınandığını çıplak bir gerçeklikle yazmıştır. Savaş'ın yağmacılarını, düşman askerinin zulmünü ve savaş karşısında ne tarafta duracağını bilmeyen köylünün dramını anlatır. Ahmet Celâl yaban olduğu köyde yaşamak, insanları değiştirmek için çabalar ama çabası hep nafile çıkar. Köylü onu anlamak bile istemez, anlayamaz da. Benim için çok güzel bir kitaptı. Her yerde gördüğüm sözler meğer Yaban'a aitmiş.
Evet... Kitabı bitirdikten sonra bir süre hala Bacıbey Hatun'un etkisinde kalıyorsunuz. Okuduğum ilk Kemal Tahir romanıydı. Tarihi de çok seven birisi olarak kitabı okurken gerçekten çok zevk aldım. Birebir Osmanlı kuruluşunu anlatan bir kitap diyemem ama Türk kültürünü, töresini, hoşgörüsünü, Osmanlı'nın neden 600 yıl ayakta kaldığını gösteren nedenleri okumak daha bir hoşuma gitti. Kerim Çelebi (benim için Çelebi kalacak hep) en sevdiğim karakterlerden birisi oldu. Çoğu entrika üzerine kurulmuş bir roman ama sıkmıyor entrikalar uzamıyor ve sürüklüyor okutturuyor. Sadece keyif alarak okumanı gerekiyor. Kemal Tahir'in Devlet Ana'sı kalemini beğendiğim bir kitap oldu.
İnce Memed'in birinci kitabını çok severek ve merak ederek başlamıştım. İkinci kitaba da aynı şevkle başladım ama kitap daha yavan ve daha yavaş ilerledi. Olaylar neredeyse hiç yoktu. Bence Memed'in ruh halini anlayabilmemiz için yazılmış bir geçiş kitabı olmuş. Üçüncü kitapta daha çok olay bekliyorum. Yaşar Kemal'in üslubu çok güzel, okuması çok keyifli ama çok fazla doğa betimlemesi olması beni yer yer sıktı.
Adını ilk defa duyduğum, öneriyle okuduğum bir kitaptı. Kitapta herkese göre bir şeyler var. Yazar herkesin kendinde bir şeyler bulabileceği bir kitap yazmış ve bize aslında o tercih yerine başka tercih yapsaydık hayatımızda yine kötü şeyler olacağını ve hatta şu anki yaşadığımız hayatı belki de hiçbir hayata tercih edemeyeceğimizi göstermiş. Benim için çok özel bir kitap oldu. Çok severek okudum.
İlk başlarda beni çok sıkan bir kitap oldu ama sonra öyle bir açıldı ki, fazlaca duygusal olan ben çoğu yerde hüngür hüngür ağladı. Kristin Hannah her zaman içimize dokunacak bir şeyler yazmayı iyi biliyor. Vera ve hayatının hikayesinin beni etkilemesinin en büyük sebeplerinden biri, Vera'nın çektiği zorluklara rağmen, yaşadığı büyük acılara rağmen hayatta kalması ve hikayenin sonunda kavuştuğu kişi oldu. Vera karakterini bir süre unutamayacağım galiba.
evet.. sonunda bitirdim ama tekrar okuyacağım bana çok şey kattığını düşünüyorum. öncesinde kendi isteğim için alıp sonrasında finalde çıkacak kitap olduğu için okudum. Yine de bir sürü bilgi ve tecrübe edinebileceğim güzel bir kişisel gelişim kitabıydı. Ruhu şad olsun. Her kelimesi ayrı bir hazineydi
Çerezlik, gayet sade bir kitaptı. Liseli olmaları olayları daha da basit hale getiriyor olsa da ben severek okudum. Akıcı ve sürükleyici, çok edebi bir yönü yok. Yine de kurgusunu beğendim,serinin diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum.
Gençlik edebiyatının en güzel kitaplarından birisi belki de. Wattpadde başlayıp roman olan ama aslında her bir Sokak Nöbetçisiyle yüreğimize dokunan güzel kurgulanmış bir roman. Soluksuz okudum gerçekten. Son kitabını ve açıklanmayan sırlarını da sabırsızlıkla bekliyo olacağım. Bir Helin Saye Aktan değildik ama biz de Yankı'ya çok düştük be.
Spoiler
Umutsuz bir aşk hikayesi; esir, köle dramı. Ne diyebilirim ki onca eziyete, vicdansızlığa katlanıp, daha çocuk yaşında satılan Dilber, bir adamı sevdiği için sürgün edilir. İstanbuldan Mısır'a... Celal Bey annesi ve babasının acımasız kararları ile delirir, her yerde Dilber'i arar, onu görür. Cevher Ağa, Dilber'in aşkının acısını bile bile ona olan aşkı yüzünden onu sürgünden kurtarmak için kendini feda eder. En sonunda Dilber, Celal'in fotoğrafı üşümesin diye koynuna saklar. Nil nehrine kendini bırakır. Öyle hüzünlü bir kitap ki 140 sayfa değil bir ömür sanki.
Bu kitap sadece bir kitap değil, bir hazine. Elimizin altında koca bir devir. Başlarken bu kadar etkileneceğimi düşünmüyordum. Her Türk gencinin tanıması gereken bir bilim adamı Mustafa İnan. Oğuz Atay öyle güzel anlatmış, öyle güzel ele almış ki romanı bazen kelimeler yetmiyor. Herkesin okumasını tavsiye edeceğim ve mutlaka kütüphanemde bulunduracağım bir kitap. Okurken Mustafa İnan ile arkadaş oldum, öğrencisi oldum yeri geldi onu anlayan birisi oldum. Mustafa İnan aslında içimizden çıkmış en güzel değerlerden birisi. Kitapta da dediği gibi varsın bizim saflığımız bize kalsın, biz Mustafa İnan'a özenerek onun gibi olmak isteyelim. Biz bazı değerlerimizi, özelliklerimi değiştirmek istemiyoruz. Oğuz Atay da Mustafa İnan da huzurla uyuyorlardır umarım.. Teşekkür ederim. Mustafa İnan'a Mustafa İnan olduğu için, Oğuz Atay'a da bize bu nadide adamı en iyi şekilde tanıttığı için.
Bu zamana kadar okuduğun en zor roman hangisiydi derseniz bu kitaptı derim. Öyle zor bir kitaptı. Okurken kendimi veremediğim çok an vardı ve aklımda milyonlarca soru işareti bıraktı. Yine de hayatında her insan bir kere olsun bu tarz bir kitap okumalı. Yazar roman sonunda artık okuyucunun sıkılmış olacağını düşünerek soru bile soruyor ve tam anlatıcıya kızacağımız zaman bizi bizim zekamız ile afallatıyor. Zorla okunacak bir kitap değil. Merak eder, alır, okumaya başlarsanız şimdiden söyleyim sıkılacak, bunalacaksınız. Ama kitabın sonunu getirmelisiniz. Sonunda Orhan Pamuk'un zekasını anlayacaksınız.
