Düşün aşkım, öngörülerinde ne kadar yanıldın. Ah! Bahtsız! Sahte umutlarla hem beni aldattın, hem de kendin aldandın. Onca zevk düşü kurduğun bir tutku, artık senin için ölümcül bir umutsuzluktan, yalnızca onu yaratan yokluğun acımasızlığıyla karşılaştırılabilecek bir umutsuzluktan başka birşey değil. Ne? Zekamın, bütün yaratıcılığına karşın yine de yeterince korkunç bir ad takamadığı bu yokluk, gözlerine bakmamı engelleyecek, öyle mi? Bebeklerinde onca sevgi okuduğum, içimi mutlulukla dolduran kıpırtılar gördüğüm, benim için her şeyin yerini tutan, tek kelimeyle bana yetip de artan o gözlere? Ne acı! Ya benim gözlerim; onlar da tek yaşam ışığından mahrum artık, yaşlardan başka birşeyleri kalmadı geriye, ben de sonunda uzaklaşmaya kesin olarak karar verdiğinizi öğrendiğim andan beri o gözyaşlarımı dur durak bilmeden ağlamak için harcadım. Bu dayanılmaz ayrılık beni kısa sürede öldürecek.
Yanımda değilsin ama ayrılık demek değil bu Görkemli bir haber her an benim için Biliyorum öyle bir acı içindesin ki sen Ağzını açıp birşey söyleyemezsin.
Sayfa 15 - 1917Kitabı okudu
Reklam
Ölüm basite alınır mıydı? Ölmekten daha mühim, ölmekten daha zor, ölmekten daha kolay, ölmekten daha ilginç, ölmekten daha son, ölmekten daha ayrılık, ölmekten daha acı, ölmekten daha başlangıç, ölmekten daha daha hüzün veren birşey bu dünyada var mı ki?
(Alman ressam Elsheimer)...Doğu’da gönül diye birşey var ayrıca.Kelime anlamı bizim yürek veya kalp dediğimiz şey ama ondan çok ayrı bir kavram.Bir nesneden çok bir tavır, somuttan çok soyut bir öge. Muhammedîler dışında gönlün ne olduğunu tam olarak açıklamak mümkün görünmüyor.Onlar da bunu açıklamıyorlar zaten yaşıyorlar.Çünkü aşk gönülde tecelli ediyor , doğuşu da varlığı ve batışı da gönülde.Bizim bildiğimiz sevgi ve tensel ilişkiler doğulu aşkın yalnızca bir versiyonu ,hatta en aşağı versiyonu. Ondan ötede daha yedi katman var aşk için .Bu öyle bir hastalık ki , hasta bu hastalıktan zevk alıyor ve kurtulmak, derman bulmak istemiyor.Öyle bir acı ki,aşk sahibi bunu arz ediyor ve aşk derdine uğrayan kişi bir daha iyileşmek istemiyor. Acı çeken acıdan kurtulmayı dilemiyor.Zor gibi gözüken şeyleri kolay gösteren de doğuştan olan huyları ve doğal eğilimleri değiştiren de o .”Seven” bir sıfat orada ve “sevilen” bir isim. O ismi bilmek sevmek için de uğruna ölmek için de yeterli.Seven sevilenin uğrunda daima hasret ,hicran ,ayrılık,firkat acıları ile besleniyor.Acılar olmadan, uykusuz geceler olmadan huzur bulamıyor âdeta. Bu yüzden âşıklar doğuda yıldızların çobanlar olarak bilinir .Onların göz kapakları bulutlara ders okutur , gözleri denizlerle yarışır.Sevgili uğruna canlarına öyle verirler ki tekrar can verebilmek için tekrar dirilmek isterler. Aşklarına ortaklık istemezler ve rakiplerine karşı acımasızlık da zirveler alçak kalır.
Aşk Seni Bulur
Ayrılık,kesilmek gibi birşey...Sanki tam tamamlanacakken parçalara bölünmek gibi bir şey...Ayrılık,sihirbazın şapkadan tavşan çıkarmadığı,tavşanları şapkanın içinde kaybettiği trajik bir illüzyon...Hiç insaf etmeyen boksörün,eşek sudan gelinceye kadar dayağını yemek gibi bir şey...Ayrılık büyüten bir acı...Yaşlandıran bir kara büyü...Ayrılık, yakıcı bir soğuk...Dondurucu bir ateş...Ayrılık, bölücü bir devrim...Aşkı ikiye katlayıp ortasından kesen acımasız bir makas...Ayrılık, bir faili meşhur...