"En sonunda geberteceğim ben seni. Gel beni gebert diye ant mı içtin ne yaptın sen, şerefsiz?" diye bağıran Hasan'ı durdurmak için bir koluna da Gökalp girdi. Daha doğrusu girmeye çalıştı ama bundan sonrası daha büyük bir kaostu. Onu tutan kollardan kurtulmak isteyen Hasan'ın elinin tersi Gökalp'in suratının ortasına çakınca Gökalp acıyla yüzünü kapattı. Bordo bereli kavgasına kesinlikle
müdahale edilmemeliydi. Yediği sille bir elin tersi için fazlasıyla ağırdı.
Murathan atladı öne. "Lan Gökalp! İyi misin koçum?" Hasan'a döndü. "Silk*ceğim yapacağınız işi ha! Emanet çocuğun burnunu kırdın!"
Acıyla inledi Gökalp. Bir eliyle kapattı şamar yiyen gözünü. Diğer eli çaresizce Murathan abisini arıyordu. "Abi! Murathan abi! Görmüyorum abi! Kör oldum abi!"
Çünkü elini yüzüne kapatıyordu. "Tamam oğlum, abartma. Bir dur bakalım." diyerek yanına oturdu ama Gökalp'in bir kollarına bayılmadığı kalmıştı. "Demir mi bağlı yumruğuna Hasan abi?" diye acı içinde soludu.
Hasan, bir eli Zülfikar'ın yakasında, diğer eli hava da öylece kalmıştı.
İçeri elinde tepsi ve üzerinde çaylarla Alican girdi. Sırıtıyordu ama ortamı gördüğü an gülüşü silindi. Tepsiyi yana fırlatma dürtüsüne zor hakim oldu.