Konuyu somut delillerle gösterecek olursak; yeni Müslüman olmuş Türkler, dinin kurallarının uyulması zorunlu esaslar olduğunu belirtip, bunu da güçleri oranında kontrol eden fakihleri bir türlü sevemezler. Bu nedenle de o günün şartlarında dini eğitim merkezlerine iyi gözler bakmazlar. Oralarda eğitim görenleri aşağılarlar. Bunun yanı sıra her türlü inanca ve yaşantı türüne müsamaha gösteren, hiçbir inanç ve yaşantı sınırlamasını savunmayan kişilere karşı ilgileri ve saygıları sonsuz olur. Bu kişiler eski Kamların yerini almış o günün derviş, baba, ata, şeyh, sûfî, mürşid,, veli, vs. sidir.