Kalabalık çekildikten sonra kimsenin bilmediği bir mekan bulduk kendimize, orada kavuşuyor, dertleşiyoruz şimdi. Bir tek kokusu eksildi azıcık, onun dışında her şey tastamam. Sırrımı verip gün alıyorum babamdan. Onda sırlar birikiyor, bende günler. Yapma dediğini yapmıyorum, sözünü dinliyorum. Babamla yaşlarımız aynı artık, ikimiz de çaktırmıyoruz.
Annem öldüğünde ben bu meseleleri düşünerek sorgulayabilecek kadar büyümemiştim henüz, dolayısıyla gerçek bir yetişkin olduğumda (yani yetişkinliğimin bilincine vardığımda) ona soru soramadım; belki ayakları daha fazla yere basan annem en azından mümkün olan bir açıklama sunabilirdi; hainle babam kadar yakın arkadaş olmamakla birlikte elbette onu
Sayfa 144 - I AteşKitabı okudu
Reklam
Nüvisin kırık saç uçları
Yazıcım kabahat geçti masanın başına eli tetikte bekliyor, duyduğu her şeyi ağır aksak nefes seslerini yazabilse onuda düşecek sayfalara. Hasta kadın nefesinin son demlerini verirken yazıcısı kabahat işlediği suçların kefaretini üslenemeden devam ediyor sayfaları tüketmeye. Senesinden pek emin değilim yaşlı hafızam da unutmuyor; Okula gitmek için her gün babamdan izin isterdim değilde öğrenmek isterdim bugün okula gidebilecek miyim diye. Korkuyorum telaşım küçük ya gitme derse, zaten çok geri kaldım defterimin birçok yeri boş, dolu olan kısımlarından az biraz da olsa bahsetmek isterim.Güzel saçlarım sırma uzun upuzun saçlarım bitlenmiş kelimesini yakıştıramıyorum pislenmiş. Bir gün sofranın başındayız biliyorum başıma gelecekleri de susuyorum saçımı ateşe vermişcesine bir kaşıntı tuttu, dedim içimden kızım tut kendini elim gitti gidecek başımda ufak ufak kıpırdamalar çaktırmadan kaşımalar. Kardeşim ufaktır tefektir biraz da boş boğazdır demesin mi ablam bitlenmiş, sil baştan pislenmiş keşke demeseymiş. Babam ve saçlarım arasındaki bakışma sonucunda kararı sıfıra vurmak oldu. İyi adamdır babam meşrebi sert olsada iyi. Defterimin birçok yeri boş dolu olan kısımlarından az biraz da olsa bahsetmek isterim, kel kafa oğlan çocuğu karşı takımda eksik varmış seni çağırıyor maça vesaire vesaire vesaire. Alınmam gücenmem desemde burkuldum azıcık içten. Bugün gidemedim okula, okuma yazma öğrenebilecek miyim bilmiyorum anne sana ve gittin yer nere nereyse oraya düzinelerce mektup yazıp gönderebilecek miyim bilmiyorum.
– Neymiş bakalım? Delikanlı: – Rehin bırakmak için getirdim, dedi. İşte burada, buyrun!.. Cebinden eski, yassı, gümüş bir saat çıkardı. Saatin arka kapağında bir küre resmi vardı. Halkası çeliktendi. – Ama bundan önce getirdiğiniz rehinin de günü doldu. Ay biteli bugün üçüncü gün oluyor. – Size bir aylık faiz daha ödeyeceğim… Azıcık sabredin!.. – Sabretmek mi, yoksa eşyanızı hemen şimdi satmak mı gerek, bu artık benim bileceğim iş! – Saatim için çokça bir şey verecek misiniz, Alyona Ivanovna? – Hep eften püften, para etmez şeylerle geliyorsun, kuzum.. Bunlar bir pul bile etmez! Geçen sefer yüzük için size iki ruble vermiştim. Oysa yenisi kuyumcudan bir buçuk rubleye alınabilir. – Dört ruble verin, parasını getirip yine geri alırım. Bana babamdan kalan bir hediyedir bu. Bakmayın böyle göründüğüne, değeri yüksektir. Yakında elime para geçecek.
14 öğeden 11 ile 14 arasındakiler gösteriliyor.