Son sözden;
Mülksüzler, bir dizi Taocu zıtlık üzerine kurulu. Bu zıtlıkların en başında ikiz dünyalar olan "Anarres" ve "Urras" geliyor. Bu iki dünya bir "ikili sistem" oluşturuyorlar, birbirlerinin etrafında dönüyorlar. Her biri ötekinin "ay"ı. Hangisinin ay, hangisinin dünya olduğu, ne taraftan baktığınıza bağlı. Dünyalarda biri verimli, diğeri çorak; biri özgür, diğeri sınıflı ve sömürülü; biri "anarşist", diğeri "arşist" . Roman iki yolculuk üzerine kurulu: Biri gidiş, diğeri dönüş. Ama aslında "gidiş", eski dünyaya bir "dönüş" zaten. "Dönüş" ise aslında, farklı bir insan olarak, farklı bir dünyaya ilk kez "gidiş".
LeGuin'e göre ikide bir gelip tosladığımız duvarlar, bugünümüzü yaşanmaz kılan engellerdir. Bir birey olarak çevremizi saran, devletin, kapitalizmin ya da yalnızca "kamuoyu önyargısının", çoğunluk kanaatinin duvarlarını yıkmak yeterli değildir. Kendimizi kendimizden, an'ı zamandan, ve hangi toprak parçasında, hangi gezegende yaşarlarsa yaşasınlar tüm canlı varlıkları birbirinden ayıran duvarlar yıkılana kadar her birimizin birer "olumsuz, tersine duvarcı ustası" olmamız gerek.