Sumeyra
@bSSi
41 okur puanı
Şubat 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Okur Takip Önerileri
Mansur'un ruhu da yok bu odada. Hiçbir zaman girmedi Mansur'un ruhu bu odaya. Mansur'un odası tam takır. Duvarları beton, tavanı beton, zemini beton. Ruhlar girmez beton odalara. Biz beton odalarda doğan, beton odalarda yaşayan, beton odalarda ölen, beton sandukalara yatırılıp beton mezarlara gömülen insanlarız. Çocukken babam beni duvarları beton odadan alıp yola götürdü- gözlerini aç, ileriye bak, dedi; baktım: Yolda yeşil üniformalıları gördüm. Çocukken annem beni duvarları beton odadan alıp yeşil yamaca götürdü- gözlerini aç, ileriye bak, dedi; baktım: Badem ağacına asılı bebekleri gördüm. Çocukken Zöhre hanım beni duvarları beton odadan alıp güneşli üzüm bağına götürdü- gözlerini aç, ileriye bak, dedi; baktım: Üzüm bağında beslenen tavşanları gördüm. Çocukken Sarı Çömez beni duvarları beton odadan alıp kazılı tarlaya götürdü- gözlerini aç, ileriye bak, dedi; baktım: İlerimde sürgün trenleri gördüm. Neyse! Gördümse gördüm!
" Bir dünyada üç nesneden korkarım:
Bir ayrılık
Bir yoksulluk
Bir ölüm "
"Dr Moore, bence tercihler, bütün tercihler bizler için yapılıyor. Hava, gündüzün veya gecenin süresi, cinsel ihtiyaçlarımız, hayatta kalmak için gereken ihtiyaçlarımız, enlemler, boylamlar, yeryüzündeki diğer altı milyar insanın iradesi - bunlar bizim kaderimizi belirleyen şeyler. Bunlara belki Tanrı karar veriyor, belki de vermiyor. Biz ise ne zaman özgür irademizle karar veriyormuş gibi yapsak, evren tarafından önceden belirlenen bir şeyi imzalamaktan başka bir şey yapmıyoruz. Bir fırtınanın önündeki seçenekler, bir insanın sahip olabileceği seçeneklerden daha fazladır." dedi Justin.
Sonra da ikisinin ortasında duran kolçağa dayandı. "Sizin veya benim tarafımdan doğru fikir öne sürüldüğünde, o fikir zaten kaçınılmaz olacaktır."
Açıklamanın doğru olanı hemen hemen her zaman en basit olanıdır.
Occam Usturası
... özgür bir toplumun zorlu etik kararlar vermesi, yaptıklarının sonuçlarını üstlenebilmesi, yaptıklarının geçerliliğini tartışıp bunları gerekçelendirmesi gerektiğidir. Baskıcı bir yönetim altında yaşamak etik ikilemlere düşmeden yaşamak demektir. Castro'nun Küba'sında, Saddam'ın Irak'ında, Kim Jang II'nin Kuzey Kore'sinde sokaktaki insan neyi yapıp neyi yapmaması gerektiğini değil sadece neyi yapıp neyi yapamayacağını tartışıyordu.
Yıldızlar, hafif elementlerin birleşerek daha ağır elementleri oluşturduğu füzyon süreci ile inanılmaz bir enerji üretiyorlar. Bir yıldız yaşam döngüsüne en hafif element olan hidrojenle başlar. Yıldızın çekirdeğindeki inanılmaz ısı ve basınç hidrojenin birleşerek helyum oluşturmasını sağlar. Yıldızın merkezinde hidrojen tükenip helyum bolluğu artınca yıldız bu sefer helyumu daha ağır elementlere dönüştürmeye başlar. Bu süreç demir elementi oluşana kadar devam eder ve bu noktada dengeler değişir çünkü demir füzyonu enerji vermez, enerji alır. Böylece içeriden gelen bir ışınım basıncı kalmayınca yıldız kendi kütle çekimine karşı koyamaz ve çökmeye başlar. Bu noktada yıldız bir süpernova patlaması geçirir. Demirden daha ağır elementler, süpernovaların yüksek enerjisi altında oluşuyor ancak bu bile altının oluşumu için yeterli değil.
Antioksidanlar eşlenmemiş elektronlara sahip moleküller olan serbest radikallere saldırarak doku ve hücre yıpranmasını yavaşlatan veya durduran bileşenlerdir. Serbest radikaller metabolizmamızın ürettiği bir yan ürün ve aynı zamanda kirliliğe, X-ışınlarına, sigara dumanına maruz kalma gibi çevresel stresler sonucu da üretilebiliyor.
Serbest radikaller yüksek seviyelere ulaştığında oksidatif strese neden olur ve bu durumda serbest radikaller dna'yı yağ dokuyu veya proteinleri yok etmeye başlar. Antioksidanlar tam olarak burada devreye giriyor. Serbest radikallerin aksine, antioksidanların ekstra bir elektronu bulunuyor. Böylece fazla elektronlar serbest radikallere geçerek onları zararlı hale getiriyor ve doku ve hücrelere zarar verilmesin engelliyor. Yani antioksidanlar oksidatif stresi azaltarak ciddi hastalıkların önüne geçiyor.
"Buz gibi" tabiri artık daha da soğuk hale geldi. Bilim adamları su damlası ne kadar küçükse, donması için gereken sıcaklığın o kadar düşük olması gerektiğini keşfettiler. Ulaştıkları en küçük damlacıklarda su -44 santigrat dereceye kadar donmadı. Bu keşif, insan yapımı materyallerde buz oluşumunu engellemek adına çok büyük bir keşif.