Bazarov sadece Rus soylularının gösteriş merakıyla değil, gök gürlediğinde İlyas peygamberin gökyüzünde arabayla dolaştığına inanan köylülerin batıl inançlarıyla da alay eder.
Viyolonsel çalmak gülünç bir uğraş, kimyayla uğraşmak şiir yazmaktan yirmi kat daha faydalı, üzerin de deney yaptığı kurbağalar edebi metinlerden çok daha ilginçtir ona göre. Puşkin'i küçümser ve edebiyattan hoşlanan Nikolay Petroviç'e, Puşkin yerine materyalist filozof Ludwig Büchner'i okumasını salık verir.
Doğadan topladığı su böceklerini incelemek için mikroskobunun başında saatler geçirirken "genel olarak bilim diye bir şey" e inanmadığını söylemektedir; "birtakım bilim dalları var" dır sadece.
Babalar ve Oğulları
Oğulları eşcinsel olan iki baba ( biri siyahi biri beyaz), bu durumu kabullenemeyip oğullarına sırtlarını dönmüşler, bu iki genç adam evlenince de tüm lişkiyi kesmişlerdir. Onlara göre bu durum utanç vericidir. Ahlâki değerleri yok sayarak babalarını mutsuz etmişlerdir. Fakat bir gün, polis bu iki babanın kapısını çalar. Oğulları öldürülmüştür.
Gökçen'nin öncülüğünde... Birkaç arkadaşımız da var okuyup değerlendireceğiz inşallah.
Şu ana kadar kimimiz babasına, elimize kalemi alıpta mektup yazmıştır? Ya da kimimiz babasına bayağıdır söyleyemediği şeyleri yazarak anlatmıştır?Aslında
Sultanı Öldürmek
‘’Biri sizi cinayet işlemekle suçladığında deliller bulur, tanıklar gösterir, bunun bir iftira olduğunu kanıtlamaya çalışırsınız ama sizi itham eden kişi bizzat kendinizseniz ne yaparsınız?’’ sorusu sorulmuş kitabımızın arka kapağında. Tam da bu yüzden ‘’evet Ahmet Ümit yine yapmış yapacağını.’’ Diyerek aldım bu kitabı. Son
Bu kadar etkilenirim diye düşünmemiştim . Hem babalık hem oğul olmak nasıl bir sorgulamadır neyi anlatır neyi anlatmaz aslen erkek olmadan bu anlaşılır mı ?
Aile içi ya da farkında olmadan bile aile gibi olan ilişkiler karmaşası biraz fazla geldi. Fakat efsaneler bunlar olmadan nasıl anlatılırdı bilemedim.
Orhan Pamuk un okuduğum ikinci kitabı kalemini seviyorum. İnsanı sarsan bir gerçeklik. İstanbul u bilmeyen biri olarak yer isimleri mesafeler bir şey ifade etmese de yinede gerçek bir olay gibi olmasını sevdim.
Aile kavramının ne denli önemli ve ne siyaset ne para kazanmak gibi bir sebeple buradan uzaklaşmanın ne kadar acı ve ne kadar sevgiye muhtaç çocuklar ortaya çıkardığını bir kez daha görüyorsunuz.
Cem in bu hikayelerde kendinden parçalar bularak aslında kendi kaderini kendinin yazdığını ya da nasıl düşünürsen öyle olur mottosunu düşünüyorsun.
Her şeyin başladığı yerde tıpkı o yaz akşamında olduğu gibi yine yanı şekilde bitiyor olması da Türk filmlerindeki yeşilçam hikayelerine götürüyor..
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski'nin dünya edebiyatına kazandırdığı en önemli klasiklerden biri olan Ecinniler, oldukça merak ettiğim ve gözümü korkuttuğu halde zor da olsa bitirmeyi başardığım bir kitap oldu. Göz korkması kitabın aşırı kalınlığından ziyade son derece ağır bir dille yazılmış olmasından aslında, eski klasikler pek sade olmuyor.