Herkesin babası ölür...
Ve itikadınca gömülür...
Er ya da geç...
Yetim kalır tüm çocuklar...
Ölüm ise
Tek başına yaşanan bir eylem...
Her ölen yalnız ölür...
Ansızın bir yerden çıkıp gelen; ‘Ailen nerede yaşıyor? Annen baban nasıllar?’ sorularıyla karanlık bir boşluğa düşüyordu Mavi. Her seferinden yalan uydurmak, geçiştirmek canını acıtıyor; doğmadan ölmek istiyordu o anlarda. Onları görmese de varlıklarından, dünyaya gelirken yükledikleri görevin tanımlarından kurtulamıyordu. Bir anne babası vardı ve bunu kimsenin değiştirmeye gücü yetmezdi. Sevgili olsa, alt kat komşu ya da dostu olsa; insandır, ‘içinde bok vardır’ deyip başımızı öne eğer; vazgeçeriz, hayatımızdan uzaklaştırır ve unuturuz. Hatırlatan hiç kimse olmaz. Anne baba öyle mi oluyor? Yok. Bok çukurunda da yaşasalar atamıyor, satamıyorsun. Onlardan ne kadar uzağa gidersek gidelim fark etmiyor. Toplum onları unutmana izin vermiyor.
"Usta olduk," dedi. "Balon ustası. Ben hangi çocuk hangi balonu sever bilirim. Şöyle bir bakayım, o çocuk hangi renk balonu alacak bilirim. Babası ona kaç tane balon alabilir onu da bilirim. Usta olduk abi, usta... Her zenaatin bir sırrı var, balon satmak da sır ustalık ister... Usta olduk balon satmakta... Bizim mahalleden çok kişi bana heveslendi, balon satmağa kalktı, iflas edip iki günde sermayeyi kediye yüklediler. Her işin bir raconu var abi. Balonculuğun raconunu da ben bilirim.
Bak abi, bak ileriye, şu ağaçların altındakilere, yere kilim sermişlere, tencere kaynıyor. Bak, say bakalım, kaç çocuk var ortada, top oynuyorlar... Tam on bir çocuk var orada... On bir çocuğun yedisine balon satacağım. Dört tanesi almayacak. Belki de alırlar. Bazı kocaman saçlı sakallı adamlar da balon alıyorlar, senin kadar boyları, balon uçuruyorlar, ellerini çırparak. Onlar çocukluklarında hiç balon uçuramamışlar ya da balona doyamamışlar... "
"Bir erkekle görüldüğü için erkek kardeşi ya da babası tarafından öldürülen kadınlar, bir erkekle kaçtığı için yakalanıp sevdiğiyle öldürülen kızlar, tarlada çalışırken bir grup erkek tarafından dağa kaldırılan dağlarda, yol kıyılarında cesedi bulunan kızlar,kadınlar. Kıskançlık yüzünden kocası tarafından tabancayla, av tüfeğiyle, bıçakla, baltayla, öldürülen kadınlar. Evlerinde tek başlarına yaşarken tecavüze uğrayan kadınlar çok genç yaşta aldatılarak kaçırılan, erkeklere satılan, bedenini satarak yaşamaya mahkum edilen kadınlar... Bütün bu şiddet olayları kadınların her an erkeklerin saldırısına uğrayabileceğini öğretmişti bana."
Şu rezilliğe bak, yedi sülalesini sokmuş kuruma, kendisi yetmemiş, karısı… Halası bile burada ya hu! Babası sokmuş zaten kendini de… Dahası da vardır Allah belalarını versin!”