Merhaba, bugün bu kitabı biraz eleştireceğim. Katılan olur olmaz, bu yazıcaklarım bir ‘tarihçi’ olarak benim düşüncelerim.
Semerkant romanı malum çok popüler bir kitap. Ben popüler olan kitapları pek okumayı sevmiyorum, ama bu kitabı İlber Hoca tavsiye ettiği için okuma gereği duydum. Eleştirime geçmeden önce kısaca kitaptan bahsedeyim.
~
Kitap,
Bilmediğimiz ne ayrıntılar var Atamızın hayatına dair. Ne ince yaşanmışlıklar var. Atatürk oluşunun yolu ne kadar acı, emek ve sıkıntı dolu. Vatanu kurtarmanın yolunda toprağını memleketini kaybetmişlik.. Bilinmeyenleri barındıran, farklı pencere açan bir kitaptı. Dili akıcı, satırları ruh dolu olmuş. Güzel kitaptı vesselam.
Ağlayarak bitirdiğim bu kitap hakkinda konuşmazsam Bir meslektaşı olarak borçlu kalirim sanki kitaptaki Aliye'ye. Nice Aliyeler gelip geçmiştir bu topraklardan. Vatan kurtulsun diye onca düşmanla uğraşırken yetmezmiş gibi en sinsi düşmanla içimizdeki cehaletle de uğraşmışız. Salyalarını akıta akıta satmışlar vatanlarını ve ruhlarını. Ah "Eğitim!" diye bağırasım geliyor. Kurtuluş mücadelesinin üzerinden bir asır geçti neredeyse ama hala eğitimin kan ağlıyor oluşu; etrafımızda, bu topraklarda hala Sözde "Hacı" Fettah Efendilerin, Uzun Hüseyinlerin var oluşu içimi sızlatıyor Aliye gibi. Belki de iyi ile kötünün hep birlikte var oluş dengesi gibi onlar da olacak milletler ve topraklar içinde ebediyen.. Aklıma kurtuluş mücadelesini yaşayan veya yaşanılanları aktaran birinin dilinden tek bir satır bile okumamış insanlar ile o mücadelede din adamları asıldı diyenler geliyor. Evet asıldı. Ama hangi "din" adamları? Din kisvesi altında cehaletle bu toprakları ve o eşsiz dinimizi zehirleyenler.. Ne demişti Aliye kitapta: "Sen Kabe'den gelen bir hacı değilsin. Şeytanın yeryüzündeki elçisisin!" Okuyun, okutun.
Vurun KahpeyeHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 201910,6bin okunma