Nihal Yeğinobalı'nın kalemini çok beğenirim; kendisini Jane Austen romanlarının çevirmeni olduğunu öğrendiğim zaman tanıdım ve okuduğum ilk kitabı da Yeğinobalı'nın en klasiği denebilecek olan "Genç Kızlar" isimli romanıdır. Lakin bu eserde Genç Kızlar'ı okurken aldığım kadar keyif alamadım. Kesinlikle kitapta yer alan İstanbul betimlemeleri çok güzeldi; handiyse oradaymış gibi hissedecektim ama öykü... Bilemedim. Serap'ın her şeyi bakire oluşuna bağlaması, ablası Zerrin'in "çocuk" macerası... Bir değişik geldi bana. Yeğinobalı mistik bir kurgu yaratmaya çalışmış ama romantik kurgusunun daha başarılı olduğunu düşünüyorum. Elbette ki diğer kitaplarını okumadan böyle değerlendirmek haksızlık olur; diğer eserlerini okudukça bu yorumu güncellerim belki de.
Kitabı okumamış olanlar için "fazlasıyla" fikir verebilecek nitelikte olacak buradan itibaren kitap yorumum, uyarmış olayım.
Serap karakterine cidden sinir oldum; direndin o kadar Mirgani'ye varmayacağım diye ama bak yolun sonunda ne oldu. Gazneli Mahmutla sen ne alakaydın, erotik hayallerini süsledi diye adını aşk koydun olayın. Fazıla desen Mirgani'yi mi istiyor, Gazel'i mi... Kitabın sonundaki Yasemin-Fazıla gizinin ortaya çıkışı da çok yavandı. Tüm karakterlere sinir oldum sanırım.