"Bugün günlerden 26 Nisan Cuma günü. Saat 03.26 ve yazdığım vakitle beraber daha da ilerlemeye devam ediyor. Bu satırları neden yazdığımı inan bilmiyorum. Daha önce seninle vedalaşmak için çokça fırsatım olmuştu ama hiçbirinde bunu yapabilecek cesaretim yoktu. Ne oldu da şimdi o cesarete sahip oldun diye sorarsan bana, susmak dışında bir şey
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
Reklam
ANNEYİ ÖLDÜRMEK SURETİYLE KARISINA DERS VERMEK
Qingshan komününde dört kişilik bir aile yaşıyordu: Anne Wang, oğul Wang, karısı Tarçın Çiçeği ve küçük oğulları. Bay Wang, bölgenin tarım makineleri fabrikasında çalışıyordu. Anne Wang ile gelini Tarçın çiçeği arasındaki ilişkiler, havadaki pozitif ve negatif elektrik yükleri arasındaki ilişkiye benziyordu. Bir araya geldiklerinde şimşekler
Doğru zamanlama çok önemli. İşte yine bu yüzden bilgeler asırlardır 'Sabır, sabır,' demişler. Yaşam her an getiriyor zaten senin için o an en uygun olanı, o an ne yapacağını. Şu an olmuyorsa, şu an vakti değildir ya da o senin değildir. iki durumda da endişelenecek ve kötü hissedecek bir durum yok ki. Senin olmayan senile işlemez zaten. Vakti değilse de, olması için gerekli bir sonraki adımı sana en uygun hali ile, olgunlaştırarak, en doğru zamanda getiriyor demektir zaten, güven. Sen şimdide ne oluyorsun ve neyi deneyimliyorsun, ona bak. Yaşamın bu, burası, şimdi. O zaman yaşıyorsun. Bırak endişeyi, ne gelecek ne gidecek vesveselerini. Sen yaşamına bak, araç her an nereye gideceğini zaten biliyor."
Sayfa 341Kitabı okudu
ÖYLE BİR HİKÂYE Sinemadan çıktığım zaman yağmur yine başlamıştı. Ne yapacağım? Küfrettim. Ana avrat küfrettim. Canım bir yürümek istiyordu ki... Şoförün biri: – Atikali, Atikali! diye bağırdı. Gider miyim Atikali'ye gecenin bu saatinde, giderim. Atladım şoförün yanına. Dere tepe düz gittik. Otomobilin buğulu, damlalı camlarında kırmızı,
R A MA Z A N»
On bir ayın sultanı yine şevk ile geldi, Muhammed bülbülleri ha.fızlar dile geldi, Melek yüzlü mü'minler dağıldı camilere, Hak in ayet eyledi, af fa vesile geldi .. Minareler donandı kandil kandil nur ile, Mü'minler hazırlandı neş'e ve sürur ile, Fakir - zengin her eve doldu rahmet, bereket; Ramazana kavuştuk
Sayfa 418Kitabı okudu
Reklam
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
limonlu dondurma
İşte böyle kuzum, anlayacağın şu ömrümde pek çok şeye göğüs gerdim. Hani diyor ya Ahmet Arif; aç kaldım, susuz kaldım. Parasız kaldım. Annem, babam, seninle de tanıştırdığım küçük kız kardeşim, üniversite arkadaşlarım, bir masada gülüp eğlendiklerim; benim de figüranlığını yaptığım, kimi zaman ana karakterlerinden olduğum onlarca güzel insanın
·
Not rated
Trendeki Yabancılar PATRICIA HIGHSMITH Seviye 4 Michael Nation tarafından yeniden anlatıldı Seri Editörleri: Andy Hopkins ve Jocelyn Potter Pearson Education Limited Edinburgh Gate, Harlow, Essex CM20 2JE, İngiltere ve dünya çapında Bağlı Şirketler. ISBN 0 582 41812 7 Trendeki Yabancılar telif hakkı 1950 Patricia Highsmith Bu uyarlama ilk olarak
The Stranger
The StrangerAlbert Camus · Bokp · 2012111.3k okunma
Bir gün anneme, "Ben kitap okumayı sevmiyorum," dedim. Nasıl karşılık verdi dersiniz? "Ne demek kitap okumayı sevmiyorum?" "Sevmiyorum işte," dedim. "Seeev-mii-yoo-ruuum!" O an annemin gözlerinden ateş çıktığına yemin edebilirim ama yine ispatlayamam. "Ne demek sevmiyorum? Öyle şey mi olur? Nankör olma. Okuyup öğrenesin diye dişimizden tırnağımızdan artırıp alıyoruz o kitapları sana. Şu dediğine bak!" Tam nefes almak için verdiği o kısacık arada sorumu soruverdim. "Peki sen seviyor musun anne kitap okumayı?" "O nasıl soru? Seviyorum tabii," diye cevap verdi. Anne babaları anlamak zor. Soru sorarsın, " O nasıl soru?" derler. Cümle kurarsın, "O nasıl söz " diye karşılık verirler. Cümleyi kurana değil kurdurana bakacaksın. " Madem seviyorsun, neden elinde hiç kitap görmüyorum? Görünmez mi senin kitapların?" diye soruverdim bir cesaret. Annem bunu duyar duymaz çıldırdı! Neymiş efendim, vakti mi varmış okumaya! Yemek, temizlik, çamaşır, ütü, bulaşık... Öyle kendiliğinden mi oluyormuş bunlar, ne sanıyormuşum? Çorabımı bile çekmeceye kendim koymuyormuşum! Odamın dağınıklığında kedi, yavrusunu kaybetse bulamaz -mış- mış- mış... Vay arkadaş! Ağzımı açtığıma açacağıma pişman oldum resmen. Konu nasıl her seferinde dönüp dolaşıp benim dağınıklığıma bağlanıyor, anlayabilmiş değilim. Hem bütün akşam televizyon izliyorlar, yalan mı? Çok seviyorsan okursun. "İnsan sevdiğine vakit ayırır, demezler mi?
Reklam
Biz bize yenildik...
Bir gece vakti oturuyordum Yine bir başıma masa başında Elim de kalem önümde defter Dökülüyordu kelimeler birer birer Defterin bom boş sayfalarına Yine başladım bak sana yazmaya Kendi kendime seni anlatmaya Artık son buldu diyordum Seni içimde bitirdim diyordum Artık anlatmam seni kendi kendime Bak yine aldım kalemi elime Yine sana yazıyorum
Muzaffer Özak - Sahaflar Çarşısının Târihçesi, Çarşı Esnafı ve Sahaflık
youtu.be/TW3RUcX2V_4?si=... Kitapçılığa nasıl başladınız? Fakîrlik yüzünden mektebden çıkmışdım, bir yerde yevmiyeli çalışıyordum. Çalışdığım yerde, küçük yaşda bir çocuğun taşıyamayacağı kadar ağır yükler taşıttıkları için kasığım çatladı, fıtık oldum. İş yeri sahibi, beni işden çıkardı. Başka bir işe girdim, gündüzleri
493 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.