GECELERİ, başladığında aşk rakkasının gelgitleri
her zaman ile asla arasında,
yüreğin dolunaylarına ulaşıyor sözlerin
ve o fırtınalarla mavilenmiş gözlerin,
dünyaya gökyüzünü sunuyor.
Ta uzaklardaki düş karası fundalıktan
bize doğru esen, artık tüketilmiş bir soluktur,
ve kaçırılmış zaman, geleceğin gölgeleri kadar büyük,
dolamp durur ortalıkta.
Şimdi bir alçalıp bir yükselen,
ta derinlere gömülmüş olanındır:
Birbirimize yönelttiğimiz bakışlar gibi kör,
öper zamanı dudaklarından.
O evlerde bize söylenenler kadar bize bakan gözlerin bize ne dediği, kader motifinin ana hatlarını belirler. O bakışlardan biz; "Beni çok seviyorlar, ben onlar için çok değerli ve önemliyim, özelim" gibi bir mesaj alabiliyorsak, gerisi pek de önemli değildir. En çok ihtiyacımız olan şeyleri almışızdır. Ancak o gözler bize hiç bakmıyor, görmüyorsa, sonradan o değeri, o önemi başkalarının gözlerinde arar, bunun için uğraşır dururuz. Ve bu arayış ömür boyu devam eder. O bakışlar bizi suçluyorsa, bizi aşağılıyorsa, kınıyorsa, bizde beklentilerini karşılayamadığımızı hissettiriyorsa, işte o zaman kader motifimiz üzerinde çalışmazsak, ömür boyu biz de aşağılarız kendimizi.