Bakmak ile görmek arasındaki farkı anladığında, kanıt toplamadaki başarının sırrına vakıf olursun.
Yazarımız
Selçuk Yılmaz, hikâyeye FLASHFORWARD ile başlayıp okuru büyük bir merakta bıraktıktan sonra hikâyenin başına geri dönerek karakterlerin sıradan dünyasını birkaç sayfada aktarmış.
Karakterlerin sıradan dünyasının bile sıra dışı olması, okuyucuyu iyice içine çekip merakını körüklüyor. Okuyucunun baş karakter olarak düşünmeye başladığı kişinin bir anda şüpheli ölümü ve ardı arkası gelmeyen sır dolu cinayetler zinciri...
Bir yandan Astsubay Fikret ile delil toplarken, bir yandan da katilin kim olduğunu tahmin etmeye çalışacağınız ESRARENGİZ KANITLAR'ı şiddetle tavsiye eder, keyifli okumalar dilerim.
#Esrarengizkanıtlar #SelçukYılmaz #MehmetBaranBaykara
Genelleme yapmak doğru değil
Ve belki bizim yahudi ile siyonizmi ayırd eden bir bilincle değerlendirme yapmamız gerekiyor
Vahiy sürecinde "islam"dan gayrı bir yaşam tarzı ön görülmedi irade bireyine
Hicbir rasul/nebi s.a.v. eshabına islam dışında bir din getirmedi
Ehli kitab ve nasara
İle
Benî israil ve yahûd
Gibi kavramları da yine
‘ Anlatamayacağım . Bu insanlar ‘ Guguk kuşu ‘ filmini de , Napolyon ‘ un yaşam öyküsü filmini de , limana yanaşan beyaz bir yolcu gemisini de , vitrindeki yeni sonbahar giysilerini de aynı gözlerle seyredebiliyorlarsa , elimden ne gelir ?
''..Nasıl oluyor da bunları yemenin tehlikeli olmadığını anlayabiliyorsunuz.?'' diye sordu.
''Değişik bir şeyle karşılaştığında bunun yenilebilir olup olmadığını anlamanın bir yöntemi vardır. Bu, koku alma duyusuyla başlar. Yalnızca bitkileri değil, her şeyi koklamayı öğrenmen çok önemlidir. Havayı, suyu, hayvanları,
Mustafa Reşat Mimaroğlu hem yeni rejime entegre olabilmiş hem Talât’ın tornasından çıkmış, onun itimat ettiği, problem çözücü bir bürokrat olarak gördüğü kişi Mustafa Kemal’in de ilgisine mazhar olmuş ve 1934’te Danıştay Başkanı yapılmıştır.
Hep diyoruz ya, “nasıl oluyor, neden değişmiyor?”, neden değişmediğini, çekirdeğin ne kadar sert olduğunu görmek için en alt kadrolara bakmak gerekiyor. Çünkü oraya baktığımızda o “devlet aklı”nın nasıl nesilden nesile aktarıldığını, onlar tarafından nasıl taşıyıcılığının yapıldığını görebiliriz.
"Haydi ,deniz kenarına bir yere gidip dolaşalım...
Bugün canım insan yüzü görmek istemiyor;geniş,uçsuz bucaksız bir şeye...ve sana bakmak istiyorum!"dedi.
Sevmek zor geliyor. Alışmamışım yoruluyorum. Her an sevdiğimi düşünemiyorum. Bazen atlıyorum. Boşluklar oluyor. Bunları boş sözlerle doldurmaya çalışıyorum. Oysa ben her an sana bakmak, bir sözünü kaçırmamak; bir kıpırdanışını, yüzünün her an değişen bütün gölgelerini izlemek, her an yeni sözler bulup söylemek istiyorum. Her mevsimde, her gittiğimiz yerde, insanlarla ve insanlarsız, aşkın değişen yansımalarını görmek istiyorum. Bütün bunlar beni yoruyor. Sen orada duruyorsun ve beni seyrediyorsun sadece. Senin için sevmek, su içmek gibi rahat bir eylem. Ben, her an uyanık olmalıyım.