Karanlık...
Her mekân, her vakit, her insan...
Her aydınlık bile karanlık.
Yolumu kaybetmedim, sadece tarif edemiyorum kendime.
Görebiliyorum, dokunabiliyorum.
Ama hissedemiyorum, ama anlayamıyorum.
Duygularım baygın bir şekilde yatıyor.
Bedenim paramparça.
Olay yeri inceleniyor...
Maktul'ün ağır bir şekilde can verdiği söyleniyor etrafta.
Katilin tek bir eşkali yok. Etrafındaki her şey ve herkes tarafından cinayete uğramış.
Sevincini, umudunu ve en önemlisi yaşama arzusunu kaybetmiş...
Yaşadığı da yokmuş zaten, ölmesi kendisi için daha iyi olmuş.
Ne acı, ne tuhaf değil mi?
Ölümü yaşamaya yeğlemek,
Bir parça; sevmeden, sevilmeden, gülüşmeden, güvenmeden, iz bırakmadan bir başına göçüp gitmek.
Ama nafile...
Keder ile yoğrulmuş bedeni tabuta konulacak.
Hayalleriyle, hüzünleriyle gömülecek alıştığı karanlığa, toprağa...
Olay yerinden hızla uzaklaşıyorum.
Gördüklerim, duyduklarım talihsiz bir insan anatomisiydi.
Hiç eskimeyecek olan bir insan profili.
Ne manzara ama...
-barandlr