Baştan söyleyeyim. Kurgu edebiyatta okuyucunun korkularına oynamak bana ucuz bir numara gibi geliyor. Daha önce ‘Radikal Şıkların Sayımı’ için de söylemiştim –orada da cahil halk kitlelerinin entelektüellere karşı nefreti ‘kitap okuyanlar’a yönelmiş bir öfke haline geliyor, ortaya çıkan şiddetin o kitabı okuyanlarda bir dehşet uyanması
"Sorunu günahkarlık açısından ele alınca, günahkarlık ki daima hazzın gerçek ve başat çekim alanıdır, suç kendi türünüzden olmayan birisinden çok kendi türünüzden olan birisine uygulandığında daha büyük görünür ve bu bir kez yaşandığında zevk kendiliğinden ikiye katlanır."
Aydınlanma düşüncesinin en başat özelliklerinden birisi, Dinin Tanrısını soyut metafizik bir akıl tanrısı haline getirmiş olmasıdır. Her şeyin temeli ve nihai nedeni olarak bu Tanrı ancak zihinsel faaliyetler sonucunda keşfedilip, felsefi olarak incelenebilir. Öyle ki bu konuda Hegel, ‘her dinin en yüksek gelişim aşaması olan Hıristiyan dininin özü, gerçek felsefenin özüyle tamamen örtüşmektedir’ diyerek rasyonel olanın teoloji-akıl ilişkisini ifade eder. Akıl, bu yetkiye sahiptir. İster Descartes düşüncesindeki modern öznenin zihninde yer alan mükemmel Tanrısı isterse Kant’ın ahlaki Tanrısı olsun her halükârda özne merkezli ve belirli özellikleri haiz bir Tanrı ortaya çıkarken, bu Tanrı olabildiğince pasifize edilmiş ve seküler toplumun oluşması için giderek yeryüzünden silinmeye başlanmış olan bir Tanrıdır.
Freud’a göre, yaşamımız boyunca başat korkumuz sevdiğimiz bir kişiyi ya da nesneyi kaybetmektir. Sevilen birinin sevgisini kaybetmek de psikolojik açıdan o kişiyi kaybetmeye eşdeğerdir.
İpsiz sapsız bir yer burası. Ama insanları öyle değil. Görülmeyen iplerle birbirlerine bağlanmış gibi hepsi sanki. Nereye çekersen iplerini, hepsi birden oraya hareket ediyorlar... İplerinin başındaysa televizyon kutularıyla bastırılmış, son kullanma tarihleri geçmiş kokuşmuş zihniyetler var. Karşıdan karşıya dahi üç kere sağa bakıp geçerler yani,
Emre Kongar'm Türkiye'de yazma serüvenine başlaması tam da l 960'lı yılların sonlarına rastlamaktadır. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdikten sonra bir yıl kadar Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunmasını müteakip Hacette pe Üniversitesi'ne Sosyal Çalışma Yüksek Okulu'nu kur mak üzere müdür olarak atanmıştır. Başlamasını takip eden günlerde de Türkiye' de başat olan eğilim çerçevesinde güncel düşünsel hayat içinde bir yer edinmiştir. Genellikle de Türkiye'deki temel düşünsel doğrultuyla uyumlu olmuştur. Kitaplarım çıkarmay a başladığı dönem de 12 Mart dar besinin hemen sonrasına rastlamaktadır. Yazdıklarının an lamlandırması açısından bu durumun özel bir önemi var dır. Öğretim üyesi ve aydın olarak temel vasıflarından biri fazla yazması ve yazdığı dönemdeki düşünsel ortama uyum sağlama endişesidir. 1970'li yıllarda Türkiye'de entelektüel iktidar bir anlamda Marksistlerdedir. Bunun yanında Cum huriyet Halk Partisi'nde somutlaşan sosyal demokrasi de ik tidara yakın bir yerde durmaktadır.
Günümüzdeki eğlence ve bilinç endüstrisinin ürettiği soap operaların karşı kültürün söylemine yer vermesi bu toplumlarda ideolojinin, eski günlerdeki işleyişinden farklı bir biçimde işlemekte oluşundandır. Bugün başat ideolojinin, temel değerleri eleştiriden uzak tutabilmek için, çelişkin öğelerle, çelişkin söylem parçacıkları ile ana söylemini sürdürmesi gerekmektedir.
(...) Ne var ki, günümüzün gelişkin toplumlarında başat ideolojinin temel öğeleri olan pazar kurumu, mülkiyet kurumu, hiyerarşik ilişkiler ve zihinsel emek ile bedensel emek farklılaşması konusunda hiçbir yeni söyleme yer verilmemektedir.